İnsanın varlık alemindeki konumu

İnsanın varlık alemindeki konumu

İnsanın varlık alemindeki konumuءTanrıءdinءİslamiyetءShiءTVshiaء

Yüce Allah kendisine özgü olan bazı yüce sıfatları bütün insanların fıtratına yerleştirmiştir. Eğer insan kendi yetenekleri ve kabiliyetleri ile bu yüce sıfatları tanıyabilir ve uygulayabilirse, Allah’ın halefi olarak kemalin en yüksek mertebelerine erişir ki bu da yüce Allah’ın insanı yaratmaktaki nihai gayesidir. Gerçekte insanın nereden geldiği, neden yaratıldığı ve varlık alemindeki sorumluluklarının neler olduğu soruları, yaratılışın ilk gününden beri insanın kafasını kurcalayan sorular olmuştur. İnsan nedir? Varlık nizamındaki konumu, nihai amacı ve maksadı neresidir? Yaratılış felsefesi neye dayanır? Kemale nasıl erebilir? Tüm bu sorular belki de diğer uyanık ve akıl sahibi insanlar gibi siz değerli dinleyicilerimizin de bazen aklını kurcalayan sorular olmuştur. Bu yüzden bugün sizlerle insanın ne olduğunu ve varlık nizamındaki yerini konuşmak istiyoruz. Allah, insan ve alem, tarih boyunca ve tüm beşeri toplumlarda sürekli beşeri düşünceyi uğraştıran ve cevaplarını bulmaya çalıştığı önemli sorulardan olmuştur. Başta İslam olmak üzere semavi dinlerde Allah’tan sonra insan, her zaman en önemli mesele olmuş ve varlık aleminin yaratılışı, peygamberlerin gönderilmesi ve semavi kitapların nazil olması da insanı hidayete ve nihai saadete erdirmeyi amaçlamıştır. Şimdi esas soru şu ki, insan kimdir? Ve varlık nizamındaki kaderi nedir? İnsan sözcüğü lugat itibarı ile yakınlık anlamına gelen uns kökünden türetilmiştir ve insana, onu yaratan Allah’a yakınlıktan başka çaresi olmadığı için insan adı verilmiştir. İnsan sözcüğü Kur'an-ı Kerim’de 65 kez gelmiş ve çeşitli ayetlerde insan, farklı açılardan ve özellikle yetenekleri, görevleri ve geleceği ile ilgili olarak irdelenmiştir. Dolaysıyla insanı tanımak için yeteneklerini ve saadet yolunu tanımak gerekir. Gerçekte eğer insan kendi varlığının hakikatini ve varlık nizamındaki rolünü tanıyabilirse, Allah’ı da hakiki bir şekilde idrak etme saadetine nail olur, çünkü yüce Allah Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ayetler vardır. Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz? İslam peygamberi (sav) de herkes kendisini tanıyacak olursa, Rabbini tanımış olur, şeklinde buyurmuştur. Kuşkusuz kendini tanımak sadece fizyolojik ve doğal güçlerimizin ve soyumuzu tanımak değildir. Burada maksat, insanın yüce Allah’ın yarattığı mahlukların en üstünü ve O’nun yer yüzündeki halefi olarak kendisinin varlık hakikatini tanımasıdır. Beşeriyete nazil olan son semavi kitap Kur'an-ı Kerim insan, yaratılışı ve konumu hakkında bir çok ayette bazı açıklamalarda bulunmuştur. Nitekim insanın yaratılışı konusunda şöyle buyurmaktadır: şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık. Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın! Yüce Allah insanın makamı ve mertebesi hakkında da Bakara suresinin 30. Ayetinde şöyle buyurmakta: Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. Bu ayetlerden hareketle, yüce Allah insanı çamurdan ve kötü kokan kara balçıktan yarattığı halde, kendi büyük ruhundan bu mahlukuna üflediği için onu en üstün mahluk olarak belirledi ve yer yüzündeki halifesi olarak tayin etti ve meleklere de bu değerli mahluka secde etmelerini emretti. Peki ama insanın Allah’ın halifesi olmaktan maksat nedir? Halife demek, temsilci ve temsil eden demek ve yüce Allah’ın halifesi olmak demek, onda Allah’ın sıfatlarına benzer yüce sıfatları görebilmek demektir. Yüce Allah kendisine özgü olan bazı yüce sıfatları bütün insanların fıtratına yerleştirmiştir. Eğer insan kendi yetenekleri ve kabiliyetleri ile bu yüce sıfatları tanıyabilir ve uygulayabilirse, Allah’ın halefi olarak kemalin en yüksek mertebelerine erişir, ki bu da yüce Allah’ın insanı yaratmaktaki nihai gayesidir. Ancak bütün insanlar elzem olarak yüce yeteneklerini hayata geçirmez ve bazı insanlar yeryüzünde çirkin amelleri yüzünden Kur'an-ı Kerim tabiri ile hatta hayvanlardan daha alçak olur ve bu tür insanlar kesinlikle Allah’ın yeryüzündeki halefi olamaz. İnsanın Allah’ın halifesi olma kriteri, yüce Allah’ın sıfatlarını bilmesi ve O’na kulluk etmekte ve O’nun emirlerin uymakta istikrarlı olmasıdır ve insanların bu bakımdan farklı derecelerde olması itibarı ile insanların Allah’ın halifesi olmasının da dereceleri vardır ve kim ki, yüce ilah sıfatları daha iyi temsil ederse, ona göre Allah’ın halifesi olmaya ortak olur. Bilindiği üzere Allah’a ibadet ve kulluk etmek, sadece şer’i hükümleri yerine getirmek değil, aynı zamanda insanı yüce Allah katına yaklaştıran seçkin sıfatları tecelli ettirecek amellerde bulunmaktır. Yüce Allah insanın yer yüzünde kendisine halef ettiği makamı onaylama bağlamında insana akıl, irade ve karar verme gücü de inayet etmiştir. Bu yüzden insanlar bu muhabbetleri ve yetenekleri kullanarak izzeti nefis, Allah’a tevekkül, Allah sevgisi ve dostluğu, sabır, ihlas, hayır severlik, cesaret, tevazu, fedakarlık, doğruluk ve şükretme gibi iyi özelliklere ve ahlaki faziletlere bürünerek insani kemalin doruğuna erişebilir. Lakin eğer bu muhabbetlerden yararlanmazsa, cahillik, kibir, bencillik, nifak, iki yüzlülük, isyan, zulüm, korku, haset, yalan, insafsızlık gibi özellikler ona galip gelir ve şanını hayvanlardan daha alçaltır. Yüce Allah bu dünyada kimlerin O’nun halifesi olabileceği meselesine açıklık getirmek için kullarını sınamayı cari etmiştir. Nitekim yüce Allah Mülk suresinin 

2. Ayetinde şöyle buyurur: O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. Dolaysıyla yüce Allah insanları yaratmış ve kimin ıslah, ilerleme ve yücelme yolunu ve kimin hata ve Allah’tan uzaklaşma yolunu izleyeceğini belirlemek üzere onları sınamaya başlamıştır. Böylece dünya insanlar için büyük bir sınav alanıdır ve sınav aracı da hayat ve memattır ve bu büyük sınavın amacı, ihlaslı niyetle iyi ameldir. İslam peygamberi (sav) bu ayette salih amelin anlamı hakkında şöyle buyurmuştur: Burada maksat, hanginizin daha mükemmel akıl ve düşünceye sahip olduğunuz, Allah’tan daha fazla korktuğunuz ve O’nun emirlerine itaat ettiğinizi belirlemektir. Evet değerli dinleyiciler, yüce Allah insanı güdümlü bir şekilde yaratmak ve peygamberler göndermek sureti ile, içlerine yerleştirilen ilahi muhabbetleri alimane bir şekilde kullanarak insani kemale ve yaratılışın esas gayesi olan yaratanla bütünleşmeye eren insanlar yetiştirmek istemiştir.

IRIB

Yeni yorum ekle