Şia Müçtehitlerinin Sünniler ve Diğer Mezhepler Hakkındaki Görüşleri

Şia Müçtehitlerinin Sünniler ve Diğer Mezhepler Hakkındaki Görüşleri

İmam Hamaney’e sorulan soru:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Günümüzde Müslümanların vahdetinin zorunluluğunu ortaya koyan kesin ve açık delilleri göz önüne alarak, zati alileriniz, İslam dininin usullerine iman eden, İslam mezhepleri takipçilerinden Ehli Sünnetin dört fırkası ve ayrıca Zeydiye, Zahiriye ve İbadiyye gibi fırkalar… için “İslam Ümmeti” sözcüğünün kullanılması hakkındaki görüşünüz nedir? Acaba yukarıda adları zikredilen fırkaların tekfir edilmesi caiz midir? Tekfirin çağımızdaki ölçüsü ve sınırları nedir?
 

Şia Müçtehitlerinin Sünniler ve Diğer Mezhepler Hakkındaki Görüşleri

 

Yüce Allah’tan zati alilerinize İslam ve Müslümanlara hizmetinizde artan başarılar ihsan etmesini temenni ediyoruz.

 

***

Yüce Rehberlik Makamı, İmam Hamaney’in Bürosundan Verilen Cevap:

Tüm İslam Fırkaları, İslam ümmetinin bir bölümünü teşkil etmekte ve İslami imtiyaz ve ayrıcalıklara sahiptirler. İslam mezhepleri arasında tefrika yaratmak, Kur’an-ı Kerim ve değerli İslam Peygamberinin Sünneti (s.a.a) öğretilerine aykırıdır. Buna ek olarak, Müslümanların zayıflamasına ve İslam düşmanlarının eline bahane vermeye sebep olmaktadır. Dolayısıyla İslam fırkalarının tekfir edilmesi hiçbir şekilde, asla caiz değildir.

***

Veliyi Fakih İmam Hamaney’in Hac ve Ziyaret İşlerinden Sorumlu Temsilcisinin, Büyük Taklit Mercilerine Yönelttiği Sorusu

Yüce Allah’ın adıyla

Sizin de bildiğiniz gibi, dünya Müslümanları şu anda özel ve has koşullar altında yaşamaktadır. Bir taraftan İslami uyanış ve diktatörlerin Tunus, Mısır, Libya, Yemen’de devrilmesi, öte yandan başını Amerika ve işbirlikçilerinin çektiği dünya istikbarının komploları, İslamofobi, etnik ve mezhebi fitneler çıkarması, oldukça zor ve tehlikeli koşulları beraberinde getirdi. 

Cahil ve kandırılmış bazı insanlar da meskûn mahallere intihar saldırıları ve bombalı saldırılar düzenleyerek sayısız Şia ve Sünni Müslüman’ın şehadetine neden oldular. Evlerini tahrip ederek, mallarını yağmalayarak, soygunlar düzenleyerek çok ciddi kaos ortamı oluşturdular.

Bu meyanda Irak, Pakistan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Endonezya ve başka ülkelerde yaşayan mazlum Şiiler daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalmışlardır. Son haftalarda onlardan yüzlercesi düşmanların intihar saldırıları ile şehadete ermiş yahut da yaralanmışlardır. Bazı ülkeler ise onları ev ve yurtlarından kovmuş ve ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır.

Bu meyanda ehemmiyete haiz ve tekfiri grupların bahane ve gerekçesi olan şey, bazı cahil adamların beyninin yıkanarak, onları intihar saldırılarına zorlamaları, Şialara attıkları bazı ithamlardan kaynaklanmaktadır. Sahabeye sövmek, Ehli sünnetin kutsallarına hakaret etmek gibi. Bu yönden onları katli vacip ve mehdur-u dem (kanlarının heder edilerek dökülmesinin caiz olduğu kimseler) olarak bilmektedirler. Maalesef bu ithamlarla şu ana kadar dünyanın farklı yerlerinde binlerce Şia’yı şehit ettiler. İslam dininin asıllarına mutlak olarak aykırı olan bu amel aynen devam etmektedir.

Halbuki Hz. İmam Humeyni (r.a) liderliğindeki İran İslam Devrimi her daim İslam ümmeti içinde vahdetin öncüsü olmuş, öteki taklit merciler de şimdiye kadar bu alanda önemli ve ciddi adımlar atmışlardır.   

Bundan dolayı, Allah Resulünün (s.a.a) eşleri ve sahabelerine küfür ve hakaret etmek gibi Müslümanların kutsallarına küfür ve hakaret etmek, Peygamber (s.a.a) takipçilerinin safları arasında tefrika icat etmek ve ayrıca bu tür intihar saldırıları hakkında mübarek görüşlerinizi ilan etmenizi istirham ediyoruz. Böylelikle bunun dünyaya yayılması ile Şialar başta olmak üzere Müslümanların haklarının korunması ve katliam ve ölümlerin önüne geçilmesi sağlanmış olsun.

Allah Teâla’dan zatı alilerinize sağlık, uzun ömür ve artan başarılar ihsan etmesini diliyoruz.

Seyyid Ali Gazi Asker

Veliyi Fakih’in Hac ve Ziyaret İşlerinden Sorumlu Temsilcisi

ve İranlı Hacıların Başkanı

***

Ayetullah uzma Seyyid Muhammed Hüseyni Şahrudi

Her kim, ‘la ilahe illallah ve Muhammeden Resulullah (s.a.a)’ kelimesine tanıklık ederse, Müslümandır. Can ve malı masun ve mahfuzdur. Onun öldürülmesi ve mallarına saldırı caiz değildir. Karşılıklı öldürme, tekfir ve Müslümanlar arasında tefrika ve fitne yaratmak caiz değildir. İslam kutsallarının korunması ve Müslümanların kutsallarına saldırıdan kaçınmak gerekir ve Müminlere hakaret ve namusuna saldırı caiz değildir.    

***

Ayetullah uzma Cafer Subhani

Bismillahirrahmanirrahim

وَ اعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعاً وَ لا تَفَرَّقُوا

صدق الله العلي العظيم

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an, İslam ve vahdete sebep olacak her şeye) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. (Al-i İmran, 103)”[1]

Münezzeh ve yüce Allah, Müslümanlara ilahi ipe sarılmalarını emretmektedir. Muhtemelen bir birinden ayrı ve müteferrik ümmetin durumu kuyuya düşen birisine benzediğinden, Allah’ın her türlü sözcük yerine ip (habl) sözcüğünü kullanmasına neden olmuştur. Zira böyle bir insanın tek kurtuluş yolu kuyuya atılmış olan ipe sarılmasıdır.

Bu noktanın önemi için bu yeterlidir ki Kur’an-ı Kerim her zaman vahdet-i kelime ve birlikteliği övmüş, onu emretmiş ve tefrikayı kınamıştır. Kur’an-ı Kerim, tefrikayı kınamak için o kadar ileri gitmiştir ki aşağıdaki ayeti kerimede bu semavi belalardan sayılmıştır:

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْکُمْ عَذَاباً مِنْ فَوْقِکُمْ أَوْ مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِکُمْ أَوْ يَلْبِسَکُمْ شِيَعاً وَ يُذِيقَ بَعْضَکُمْ بَأْسَ بَعْضٍ

“De ki: «Allah'ın size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını (savaşla) tattırmaya gücü yeter.» (En’am, 65)”

Dolayısıyla, tüm Müslümanlar Allah’ın kitabını kendilerine model ve olgu olarak almalı, müttefik olmalı ve ayrılık ve tefrikaya sebep olacak her şeyden kaçınmalıdırlar. Özellikle kafirler ve istikbar güçlerinin Müslümanlar arasında tefrika yaratarak birbirlerinin kanını dökmeleri için komplolar kurdukları bu zaman diliminde bu yapılmalıdır. Onlar şeytani amaçlarına ulaşmak için İslam ülkelerine musallat olmak ve Allah’ın onlara verdiği nimetleri yağmalamak için tefrikalar yaratmakta ve bununla İşgalci rejimin güvenliğini sağlamak için çaba sarf etmektedirler. Aziz Filistin ve Kudus-u Şerif’in sinesi üzerine çöken rejim için.   

Tekfir olgusu, şom ve uğursuz bir olgudur. Zira tüm Müslümanlar tek bir Allah’a tapmakta, son Peygamberin peygamberliğine ve Kıyamet gününe iman etmektedirler. Buhari’nin sahihinde Hayber gazvesi hakkında söylediği gibi: “Bu inanç, onların Müslüman bilinmesi için yeterlidir. Her ne kadar hiçbir İslam mezhebine bağlı olmasalar bile.” İmam Eşari, ölüm anında öğrencilerini bir araya toplamış ve şöyle söylemiştir: “Tanıklık edin ki ben hiçbir kıble ehlini (Müslüman’ı) tekfir etmedim. Zira onların hepsi bir tek Allah’a tapmakta ve onların hepsi İslam bayrağı altındadırlar.[2]   

Söylediklerimiz şeyler bizleri öteki insanların duygu ve inançlarına saygı duymamızı gerektirmekte ve onlara karşı tefrika, düşmanlık ve kin tohumlarının ekilmesine sebep olacak şekilde bir davranış tarzı takınmamamızı gerekli kılmaktadır. Zira geçmişte yaşamış bizim salih insanlarımızın siyre ve yaşantısı da bu esas üzerine idi. Dostluk atmosferi içinde ve ortak yaşam üzerine kuruluydu.

Sahabeye sebb ve küfür nispeti haksız olarak Şia’ya nispet verilmektedir. Bu skandal bir iftiradır. Şialar bu iftiradan beridirler. Onlar, Sahabelere karşı konum ve görüşlerini, İmam Ali bin Hüseyin’den model olarak almışlardır. Onlar için şu tabirlerle şöyle dua buyururlardı:

اللهم وأصحاب محمّد خاصة، الذين أحسنوا الصحبة، والذين أبلوا البلاء الحسن في نصـره، وکانفوه، وأسرعوا إلى وفادته، وسابقوا إلى دعوته

“Allah’ım Muhammed’in seçkin ashabına, sahabeliği bilip hakkını eda edenlere, ona yardımda güzel bir sınav verenlere, onu destekleyip himaye edenlere, koşarak elçiliğine inananlara… salat eyle.”[3]

Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.

***

Ayetullah uzma Seyyid Musa Şubeyri Zencani

Yüce Allah’ın adıyla

Her kim Şahadetyni söylerse (nasibi ve hariciler dışında) Müslümandır ve evliliğin caiz olması, birbirlerinden miras almak, can ve mala ihtiram göstermek… gibi İslam’ın hükümleri onun hakkında uygulanır. Her kim İslam saflarında tefrika yaratır ve İslam fırkalarını tekfir ederse, İslam’ın hakikatlerinin dışındadır. Eğer sömürgeci düzenin doğrudan amili değilse, kuşkusuz İslam’ın esasını ortadan kaldırmak, Peygamber Ekrem’in (s.a.a) dinini yıkmak ve o hazretin yüce adının unutulması için çalışan sömürgecilerin bozguncu amaçları yönünde hareket etmektedirler. Bu grupların intihar saldırıları, yalnızca kâfirlerin ve İslam’ın yeminli düşmanlarının sevinmesini beraberinde getirir.

  {قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَـرِينَ أَعْمالاً * الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَياةِ الدُّنْيا وَ هُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً} “De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. (Kehf, 103 ve 104)” İnşallah tüm Müslümanlar İslam düşmanlarının hile ve desiselerinin farkına vararak, son Peygamber’in (s.a.a) dininin izzet ve yüceliği yolunda her zamankinden daha çok sabit kadem ve kararlı bir şekilde çalışırlar.

Öteki Şia Taklit Mercilerinin görüşleri yakında sitemiz tarafından yayınlanacaktır.

ABNA.İR

Yeni yorum ekle