HZ. RESULULLAH’TAN (S.A.A) HİKMETLİ SÖZLER
1- Hz. Ali’ye (a.s) Vasiyeti
Ya Ali, Allah’ı gazaplandıracak (bir şeyle) hiçbir kimseyi razı etmemen, Allah’ın (sana) verdiği bir şeyden dolayı başkasını övmemen, Allah’ın senden esirgediği bir şeyden dolayı da kimseyi yermemen yakine ermenin alametidir. Çünkü rızık, ihtirasla elde edilemeyeceği gibi, rağbetsizlikle de önlenemez. 2- Hz. Ali’ye (a.s) Başka Bir Vasiyeti
Ya Ali, müminin nişanesi üçtür: Oruç tutmak, namaz kılmak ve zekât vermek. Zahirde kendisini ehil gösteren kimsenin de nişanesi üçtür: İnsanın yüzüne karşı dalkavukluk yapar; arkasından gıybet eder ve musibete uğradığında da sevinir. Zalimin de üç nişanesi var: Eli altında bulunanlara zorbalık yapar; kendisinden üstlere isyan eder ve zalimlerle işbirliği yapar. Riyakârın da üç nişanesi var: Halkın yanında gayretli ve hareketli olur; yalnızlıkta üşenir ve bütün işlerde övülmesini sever. Münafığın da nişanesi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler; kendisine güvenildiğinde hıyanet eder ve verdiği sözün üzerinde durmaz. Tembelin de alâmeti üçtür: Tefrite[3] düşünceye kadar gevşeklik yapar; zâyi edinceye dek tefrit eder ve günaha düşünceye kadar zâyi eder.[4] Akıllı kimseye, ancak üç şey için yolculuğa gitmek yakışır: Geçimini temin etmek, ahiretine yönelik bir adım ve helâl bir zevk . 3- Hz. Ali’ye (a.s) Diğer Bir Vasiyeti
Ya Ali, peştamalsız hamama girmekten sakın. Çünkü hem peştamalsız (çıplak) olarak hamama giren kimse melundur ve hem de ona bakan. [1]Yapamayacağını bildiği halde hanımlara bir şey almak hususunda söz vermenin caiz hatta iyi bir iş olarak nitelenmesi, İslam’ın aile yuvasının korunmasına verdiği önemden kaynaklanmaktadır. [2] Bu hadisin son bölümünü açıklık kazanması için şu iki noktaya dikkat etmek gerekir: 1- Maksat, yalan olarak iyilikleri anlatılan şahsın iyi olarak tanındığında topluma bir zararın gelmediği zamanlardır. İşte bu durumda birinin iyiliğinin anlatılması toplumu iyiliğe teşvik ettiği için, anlatanı halkın huzurunda yalanlamak kötü bir iştir. 2-Toplumun huzurunda yalanlamanın kötü oluşu ona özel olarak hatırlatmada bulunmanın da kötü olduğu anlamına değildir [3] Gereken vazifeyi yapmama durumu, ifrat karşıtı [4] Gevşeklik neticesinde işi gerektiği gibi yapmama sonucu bazen iş zayi olur ve bu da kişinin ahitlerini yerine getiremeyip günah işlemesine sebep olur. [5] Hamd, beni ve seni yaratan ve senin seyrin için menziller belirleyen seni alemlere kudret ve azametinin nişanesi kılan Allah’a mahsustur [6] Allah’ım, (vücudumu) güzel yarattığın gibi huyumu da güzelleştir [7] Allah’ım, Muhammed ve onun Ehl-i Beyt’inin hakkı hürmetine, beni (bu zorluktan) kurtar. [8] Bakara/37 [9] Ey Allah’ım, her eksiklikten uzaksın sen. Senden başka bir ilah yoktur; kötü iş yaptım; kendime zulüm ettim; tövbemi kabul et. Çünkü Sen, çok tövbe kabul edensin ve rahimsin. [10] Allah’ım beni zannettiklerinden daha iyi kıl; bilmedikleri şeyleri affet ve hakkımda söyledikleri şeylerle de benden hesap sorma. [11] Allah’ın adıyla; Allah’ım bizi Şeytan’dan ve Şeytan’ı da bana nasip edeceğin çocuktan uzak eyle. [12] Diğer faydalarının yanısıra özellikle yemeğe başlamadan önce ve yemekten sonra azıcık tuz yemek, sindirim sisteminde ve özellikle ağızda mikropların gelişmesini önlediğinden bir çok hastalıkların önlenmesinde etkili bir madde sayılır. [13] Allah’ın emir ve buyruklarına itaat etmeği ve böylece yaratılışın hedefi olan Allah’a ibadet etmeği sağladığı için, akıl hem yaratılışın ve hem de ölümden sonraki hayatın ereksel nedeni sayılır. Sevap ve ceza da akılla orantılıdır; çünkü aklı olmayanın, sorumluluğu yoktur ve aklı olan da, aklı oranında sorumludur. [14] İbarenin zahiri böyledir; fakat alametlerin biri eksik olduğundan dolayı belki de "lihusni hulkihi" yerine "yehsunu hulkuhu" ibaresi doğrudur. O zaman anlamı şöyle olur: Takvalının altıncı sıfatı şudur: Ve güzel ahlaklı olur. [15] Galiba dördüncü alamet ravilerin kaleminden düşmüştür. [16] Şurâ Suresi 42 [17] Tövbe Suresi 91 [18] Gizli olarak bir günah işlemiş olan şahsın o günahtan açıkta tevbe etmesi o şahsın kendi haysiyetini lekelemesine neticede halkın ona güvenini yitirmesine ve günahın çirkinliğinin halkın nazarında zayıflamasına sebep olduğu için bu günahtan gizli yerde tevbe etmesi emredilmiştir. Açıkta yapılan günahlar için ise aynı nedenlerden dolayı açıkta tevbe edilmesi gerekir. [19] Kur'an'da da bu anlamda ayetler yer almıştır: Hac Suresi 60. Fatır Suresi 43. [20] Yunus Suresi 23. [21] Fatır Suresi 43 [22] Maksat, ağır başlılığı zedeleyecek şekilde hızla yürümektir; böyle surat insanın toplumsal kariyerini ister-istemez düşürür. [23] Bir çok hadisten anlaşıldığına göre, kurtuluşu beklemekten maksat Hz. Mehdi (a.s)’ın zuhur edip yeryüzünü adaletle doldurmasını beklemektir. Bu beklentinin önemi şu noktalar nazara alınırsa daha bir açıklık kazanır: Böyle bir beklenti, 1- Masum ve adil olan bir İmam’ı tanımayı,
2-İnsanı ve İlahi ideallere bağlı olmayı, ve hayatını bu ideallere ulaşmak doğrultusunda düzenlemeyi,
3- İnsanlığın geleceği hususunda karamsar olmayıp gelecekte mutlak zaferin
hak taraftarlarına ait olduğuna inanıp bu yolda daha azimle çalışmayı gerektirmektedir. Bu yüzden Hz. Mehdi (a.s)’ı beklemek, insanın hayatına ilahi bir yön ve anlam vermektedir. Bu yüzden hadiste en faziletli cihat olarak vasıflandırılmıştır. |
Yeni yorum ekle