İşgal altındaki topraklar, 3. intifada mı, iç isyan mı?

İşgal altındaki topraklar, 3. intifada mı, iç isyan mı?

İşgal altındaki topraklar, 3. intifada mı, iç isyan mı?ءTanrıءdinءİslamiyetءShiءTVshiaء

İşgal altındaki Filistin'de kritik siyasi ve iktisadi durum öfke ve nefret kokuyor ve Filistin milletinin artan öfkesi sonucu 3. intifadanın veya medeni isyanın patlak vermesinden endişe ediliyor. İşgal altındaki Filistin, özerk teşkilattan hoşnutsuzluk ve siyonist rejime yönelik kin ve öfke yüzünden oldukça kritik bir durumda bulunuyor. Bir yandan ekonomik kriz ve artan yoksulluk halkın Fetih ve Hamas liderlerinden hoşnutsuzluğunu tetiklerken, öbür yandan Filistinli liderlerin bu hoşnutsuzluğu göz ardı ederek kendi iç çekişmeleri ile uğraşmaları dikkat çekiyor. Öte yandan eli kanlı rejimin Gazze şeridi ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinli vatandaşların üzerindeki baskılarını arttırması ve ayrıca siyonist yerleşke inşaatını sürdürmesi Filistin milletinin bu rejime yönelik kin ve nefretini daha da arttırdığı gözleniyor. Bazı çevreler bu duruma bakalar 3. intifadanın yolda olduğunu, bu intifada daha önceki iki intifadaya göre daha da sert geçeceğini belirtiyor. Gerçekte Filistin'de yaşanan durum gözden geçirildiğinde, bu bölgede yeni gelişmeleri beklemek gerektiği anlaşılıyor. Bu yeni gelişmeler aslında mazlum Filistin milletinin başta Arap dünyası olmak üzere dünya camiasının onların acılarına yönelik duyarsızlığına karşı tepkisi şeklinde gerçekleşmesi bekleniyor. Filistin'de kritik durumu, uzlaşma müzakereler ve işgal altındaki Filistin'deki gelişmeler eli alınarak irdelenebilir. Bilindiği üzere bir süredir Filistin özerk teşkilatı ve siyonist İsrail arasında uzlaşma müzakereleri yeniden başlamış bulunuyor. Bu çerçevede Amerika dışişleri bakanı John Kerry bölgeye yaptığı ziyareti sırasında siyonist Başbakan Netanyahu ve özerk teşkilat Başkanı Abbas'la görüştü ve iki tarafı 2010 yılında Tel aviv'in illegal yerleşke inşaatını sürdürme konusunda ısrarcı olması yüzünden askıya alınan uzlaşma müzakerelerine yeniden başlamaları konusunda ikna etmeye çalıştı. Sözde barış müzakereleri başladıktan sonra Tel aviv seyrek sayıda Filistinli esiri serbest bıraktı. Hali hazırda ise beş bini aşkın Filistinli esir siyonist rejim zindanlarında yatıyor ve siyonist askerler başta Batı şeria olmak üzere Filistinli bölgelerde aktivistleri tutuklamayı sürdürüyor. Ancak iki taraf arasında başlayan uzlaşma müzakerelerinde esas sorunun, Tel aviv'in Batı şeria ve Kudüs'te yerleşke inşaatını durdurmamasından ibaret olduğu anlaşılıyor. Mahmut Abbas iki devletli çözüm yoluna vurgu yapıyor ve yerleşke inşaatı bu sürece mani olduğunu belirtiyor. Öte yandan Filistinlilerle siyonist rejim arasında gerçekleşen müzakere süreci, ne zaman iki taraf yeni tur müzakerelere başladıysa siyonistlerin hemen Batı Şeria'da yeni yerleşke inşaatına başladığını ve bu bölgeyi biraz daha Filistinli bölgelerden koparmaya çalıştığını gösteriyor. Gerçi Netanyahu da iki devletli çözüm yolunu benimsediğini ileri sürüyor, ama Netanyahu kabinesinde yer alan bazı üyelerin iki devletli çözümün pratikte hezimete uğradığını savunuyor. Siyonist İsrail'in işgal ettiği Filistinli bölgelerde izlediği politika ise, yerleşke inşaatıdır. Siyonist rejimin geçmişte uzlaşma müzakerelere katılması ile ilgili tutumuna bakıldığında, Netanyahu'nun uzlaşma müzakerelerine yanaşmasının amacı, uluslararası baskıları hafifletme, Amerika'dan İran'ın nükleer programı konusunda daha fazla taviz koparma, Filistin'de genel atmosferi saptırma ve siyonist rejimden kamuoyu gözünde daha iyi bir imaj yaratma olduğu anlaşılıyor. Bu süreçte işi daha da karmaşık hale getiren talihsizlikse, Mahmut Abbas'ın da uzlaşma müzakerelerine Filistinlilerin durumunu iyileştirme amacı ile katılmamış olmasıdır. Görünen o ki Abbas'ın uzlaşma müzakerelerine katılmasının amacı daha çok taktikseldir ve siyasi tutukluların serbest bırakılması ve biraz iktisadi yardım toplama gibi kısa vadeli ve önemsiz puanlar toplamak ve ayrıca sözde barış müzakerelerinin yenilgi ile sonuçlanmasından sorumlu tutulmaktan kurtulmaktır. Kerry ise Netanyahu ile görüşmesinde uzlaşma müzakereleri yenilgi ile sonuçlandığı takdirde Tel aviv'in 3. intifada tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı ve uluslararası arenada inzivaya itileceği uyarısında bulundu. Kerry Batı Şeria'da siyonist yerleşke inşaatının sürdürülmesini illegal niteledi ve geçenlerde serbest bırakılan Filistinli esirlerin yerleşke inşaatını sürdürmeye karşılık olarak serbest bırakıldıkları iddialarını reddetti. Kerry, eğer şiddet yanlısı olmayan Mahmut Abbas gibi bir liderle uzlaşamadıkları takdirde siyonistlere karşı şiddete inanan Filistinli bir lideri beklemeleri gerekeceğini kaydetti. Ancak gelişmeler, yeni tur uzlaşma müzakerelerinin de sonuca ulaşmayacağını gösteriyor. Mahmut Abbas Tel aviv'in yerleşke inşaatını durdurması ve 1967 öncesi sınırları Filistin devletinin resmi sınırları olarak kabul etmesi gerektiğini söylüyor, fakat anlaşılan Tel aviv elebaşları hatta bu denli uzlaşmacı bir tutuma bile kulak vermek istemiyor, çünkü Tel aviv geçenlerde Batı Şeria'da yeni bir otoban inşa ederek Beyt Lehem'i Ölü Deniz'e bağlamak istediğini açıkladı. Bu proje çerçevesinde Filistinlilere ait bir çok tarlaya el konulacak ve Batı şeria biraz daha bölünmüş olacak. Bu proje ise bağımsız Filistin devletinin kurulma şansını biraz daha azaltacak. Gazze şeridinde ise apayrı bir durum hakim. Son günlerde Filistinli direnişçi gruplarla işgalci rejim askerleri arasında Gazze şeridinde yer yer çatışmalar yaşanıyor. Öte yandan siyonist rejim Gazze şeridini işgal altındaki Filistin topraklarına bağlayan bazı tünelleri keşfettiklerini açıklaması bölgede gerginliği daha da tırmandırdı. Gerginliklerin siyonist rejimin 2012 yılında Gazze şeridine dayattığı 8 günlük savaştan sonra en üst seviyede olduğu belirtiliyor. Siyonist rejimin Batı Şeria'ya yönelik politikaları ve Gazze şeridinde Filistinli direnişçi gruplarla çatışmaları ve ayrıca uzlaşma müzakereleri mazisi göz önünde bulundurulduğunda, uzlaşma müzakerelerinin bu kez de sonuca ulaşmayacağı anlaşılıyor. Bu sürecin bu şekilde devam etmesi ise Filistin milletinin öfkesini tetikliyor ve uzmanların uyardığı gibi 3. intifadayı beklemek gerekiyor. Filistin milletinin acıları bununla sınırlı kalmıyor. Filistin halkı Filistinli grupların arasındaki iç anlaşmazlık ve sürtüşmelerinden da acı çekiyor. Bu sorunlar ve anlaşmazlıklar iki yerden kaynaklanıyor. Bunlardan biri, Gazze şeridinde Hamas hareketine yönelik muhalefet ve temerrüt hareketini kurmak ve ikincisi yine Fetih ve Hamas arasında iktidar kavgasıdır. Gazze şeridi son zamanlarda çok kötü günleri geride bırakıyor. Mısır'da temerrüt hareketini örnek alarak Gazze şeridinde kurulan temerrüt hareketi geçen ay Gazze genelinde geniş çaplı protesto eylemi düzenledi. Hareketin liderleri Gazze şeridine hakim olan kötü iktisadi şartları ve adaletsizlikleri protesto etmek istediklerini belirtiyor. Temerrüt hareketi özellikle Eylül ve Ekim aylarında Mısır ordusu Gazze'yi Mısır'a bağlayan yeraltı tünelleri tahrip etmeye başladıktan sonra şekillendi. Mısır ordusunun bu çıkışına paralel olarak siyonist rejim de Gazze'ye yakıt sevkiyatını durdurdu. Bu durum Gazze halkını daha da zor durumda bıraktı. Gerçekte Mısır ordusu Gazze şeridini Mısır'a bağlayan tünellere karşı sert tutumunu sergilemeye başlamasının ardından Gazze şeridi hem iktisadi ve hem siyasi açıdan zor durumu düştü. Bir çok Filistinli aktivist Gazze şeridinde insani facia kapıda olduğu uyarısında bulunuyor. Aktivistler bölgede ekonomik durgunluk ve yüksek işsizlik oranından yakınıyor, öyle ki hali hazırda bölge halkının günlük gelirinin iki doların altına düştüğü ifade ediliyor. Öte yandan Fetih ve Hamas'ın anlaşmazlıkları da Filistin milletinin çektiği acılardan biridir. Mısır'da ordu Cumhurbaşkanı Mursi'yi devirerek müslüman kardeşler liderlerini hapse attıktan sonra Hamas hareketi de iyice inzivaya itildi. Bu durum Filistin'de dengeleri Mahmut Abbas ve Fetih hareketinin lehine dönüştürdü. Gerçi hali hazırda Fetih hareketi Hamas'a göre daha iyi konumda görünüyor, ama yine de Batı Şeria'da ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntılar Fetih hareketi ve Filistin kurtuluş örgütünün iç yapılanmasından ve şeffaf strateji yokluğundan ve Hamas ile rekabetinden ve ayrıca siyonist rejimle ilişkilerinden kaynaklanıyor. Tüm bu sorunların yanında işsizlik ve yoksulluk sıkıntıları da göze çarpıyor. Filistin halkı Abbas'ı siyonistlere karşı uzlaşmacı olmakla suçlamanın yanında Arafat'tan daha da diktatör olmakla suçluyor. Nitekim Abbas'ın tutumunu denetleyebilecek bir parlamento ve siyasi muhalefet de bulunmuyor ve hiç bir şey Abbas'ın tek yanlı kararlarına mani olamıyor. Filistin yasama meclisi son beş yılda bir kez bile toplanmadı, üstelik Hamas'ın Batı Şeria'daki faaliyetleri en sert biçimde Fetih hareketi tarafından bastırılıyor. Bu yüzden siyonist rejimin baskılarının yanında Filistinli liderlerin iç sürtüşmeleri de halkın yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. Genel bir bakışta Filistin milletinin mevcut duruma yönelik öfkesinin her geçen gün daha da yükseldiği söylenebilir. Bu durum acaba 3. intifada ile mi sonuçlanır, yoksa iç isyanı mı beraberinde getirir veya siyasi infialle mı sonuçlanır, pek bilinmiyor, ancak kesin olan şu ki Filistin milleti kendi liderleri ve dış dünyanın duyarsızlığı ateşinde yanıp kül oluyor.015

IRIB

Yeni yorum ekle