Kerbela Olayının Tarihçesi
Kerbela Olayının Tarihçesi
Bu gece Muaviye ölür, oğlu Yezit hilafeti eline geçirir ve babasının yerine oturur.
2- Medine: Hicri 60, Recep ayının 27 ya da 28’i, cumartesi gecesi. (M. 682)
* Yezid b. Muaviye’nin mektubu Medine valisi olan Velid b. Utbe’nin eline geçer. Söz konusu mektupta, İmam Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr ve benzeri birkaç kişiden hemen biatin alınması, biat etmediklerinde öldürülmeleri ve bu meselede kesinlikle yumuşak davranılmaması gibi hususlar yer almıştı.
* Aynı gün bu meseleden dolayı, Velid b. Utbe, Mervan b. Hakem’le danışarak İmam Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr ve diğerlerini çağırdı ve bu mesele hakkında onlarla konuştuysa da sonuçta İmam Hüseyin biat etmedi.
* İmam Hüseyin Velid’in toplantısından çıktıktan sonra Peygamber’in türbesini ziyaret etmeye gitti ve ziyarete şu ifadeleri kullanarak başladı: “Sana salât ve selam olsun ey Allah’ın Resulü! Ben senin evladın Hüseyin’im… Bu insanlar, senin bana verdiğin o dereceye (makam ve değeri) riayet etmediler. Bu yüzden huzuruna bizzat gelenceye kadar, şimdilik sana şikâyetimi iletmekle yetiniyorum.”
3- Medine: Hicri 60, Recep ayının 28’i (ya da 29'u), Cumartesi günü.
Bugün içerisinde Mervan b. Hakem, İmam Hüseyin’i gördü ve ondan tekrar gelip Yezid’e biat etmesini istedi. Ancak İmam yine kabul etmedi.
Bu günün sonunda Medine valisi olan Velid b. Utbe, İmam Hüseyin’e bir şahıs göndererek, tekrar gelip Yezid’e biat etmesini istedi.
Güneş batımından sonra İmam Hüseyin tekrar dedesi Allah Resulü’nün türbesinin başına gitti. Aynı zamanda annesi Fatıma Zehra ile kardeşi İmam Hasan’ın kabirlerini de ziyaret ederek hepsiyle ve-dalaştı. Orada Allah'a şöyle yalvardı: “Allah’ım! Bu, senin Peygamber'in olan Muhammed’in tür-besidir ve ben de senin Peygamber'inin kızının oğluyum. Senin de bildiğin gibi şimdi önüme bir engel çıkmış bulunmaktadır. İlahi! Ben iyilikleri sever ve kötülüklerden tiksinirim. Ey yüce ve kerem sahibi olan Allah’ım! Bu türbenin ve içinde yatanın hürmetine; senden, senin ve Peygamber'inin rızasının içinde bulunduğu bu engeli aşmayı diliyorum.”
* Bu gecede, İmam Hüseyin, kardeşi olan Muhammed-i Hanefiye ile bir araya gelir ve İmam, Mekke’ye gitmek hususunda aldığı kararı ona açıklar. Onu Medine’de kendisinin yerinde geçirir ve vasiyetini de yazarak ona teslim eder.
* İmam Hüseyin, Peygamber'in türbesini ziyaret edip, kardeşi Muhammed Hanefi ile görüştükten sonra, o gece çocuk, kadın ve yaranlarından müteşekkil kalabalık bir grupla Mekke’ye gitmek üzere Medine’den ayrılır.
4- Mekke: Hicri 60, Şaban’ın 3’ü, Cuma gecesi.
* Bu tarihten de anlaşıldığına göre, İmam Hüseyin Medine’den ayrıldıktan 5 ya da 6 gün sonra Mekke’ye ulaşır. Halk onu sıcak bir şekilde karşılar ve onu görmek için halk tarafından gece-gündüz gruplar halinde ziyaret akınına uğrar.
5- Kufe’den Bir Haber: Hicri 60, Ramazan.
* Bu yılın Ramazan ayında Muaviye’nin ölüm haberi, Yezid’in onun yerine geçtiği, İmam Hüse-yin’in ona biat etmediği ve Medine’den Mekke’ye hicret ettiği haberi Kufe halkının kulağına geldi.
* Bu yüzden Kufe halkı, Süleyman b. Huzai’nin evinde toplandı ve İmam Hüseyin’e olan bağlılıklarını ilan etti. Ardından İmam’a mektuplar yazıp onu Kufe’ye davet etmeye başladılar.
6- Mekke: Hicri 60, Ramazan ayının 1’i.
* Ramazan ayının 12’sinden itibaren Kufelilerin mektupları İmam Hüseyin’e ulaşmaya başladı. Birkaç gün içerisinde İmam Hüseyin’in eline geçen ve sayıları 12.000’e varan mektupta, Kufeliler İmam’a bağlılık ve sadakatlerini bildirerek kendisinden Kufe’ye gelmesini istediler.
* İmam Hüseyin gelen mektuplardaki ifadelerin doğruluk derecesini netleştirmek ve bağlılıklarının keyfiyetini kâmilen ortaya çıkarmak amacıyla bir mektup yazıp, Müslim b. Akil’e verdi ve onu Kays b. Musehher, Ammare Seluli ve Abdurrahman Erhebi ile birlikte Kufe’ye gönderdi.
7-Yine Kufe: Hicri 60, Şevval ayının 5’i.
* Kufelilerin gönderdikleri mektupların üzerinden 20 gün geçtikten sonra, Müslim b. Akil ve yanındakiler İmam Hüseyin’in mesajlarıyla birlikte Kufe’ye ulaştılar. Kufe halkı onların gelişine çok sevindi, onları karşılamaya geldi. O sırada Müslim b. Akil İmam Hüseyin’in mektubunu okuduğunda insanlar ağlamaya başladılar ve grup grup gelerek İmam Hüseyin adına Müslim b. Akil’e biat ettiler. Neticede İmam Hüseyin’e biat edenlerin sayısı 18.000’e çıktı.
* Müslim b. Akil’in, İmam Hüseyin’in mesajıyla Kufe’ye yetişmesinden 36 gün sonra, Kufelilerin durumlarına, doğruluklarına ve söylediklerine dair sadakatlerinden emin olduktan sonra, Hicri 60, Zilkade ayının 11 veya 12’sinde İmam Hüseyin’e bir mektup göndererek, Kufelilerin durumlarını ve verdikleri sözlerin arkasında olduklarını iletip Kufe’ye doğru harekete geçmesini önerdi.
8- Mekke: Hicri 60, Zilhicce’nin 8’i, Salı günü.
* Yezid b. Muaviye’nin gönderdiği casusların, İmam Hüseyin’i Mekke’de öldürme planlarından haberdar olundu.
* Onların bu çirkin maksatlarını anlayan İmam Hüseyin, yapmak istediği hac ziyaretini Umre’ye çevirerek Mekke’den ayrılmaya karar verdi.
* Yola çıkmaya karar verdikten sonra halka bir konuşma yaparak söz konusu kararını halka açıkladı. Hutbesinin bir bölümünde şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Biliniz ki, ölüm, genç kadınların boynundaki gerdanlık gibidir. Ben, geçip gidenleri görmeye çok hasret kalmışım. Ben sanki Kufe yakınlarında, vahşi kurtların bedenimi paramparça ederek onunla karınlarını doyurduklarını görüyor gibiyim… Ancak ben, Allah’ın razı olacağı şeye (takdirine) razıyım ve bütün zorlukların karşısında sabrı/direnişi tercih edeceğim.
Bu münasebetle ben yarın o tarafa doğru yola çıkacağım ve benimle gelmek isteyenlerin bu yolda canlarını ortaya koymaları ve Allah’ın rızasına kavuşmayı, can vermekten daha önemli saymaları gerekmektedir… İşte büyük kurtuluş budur.”
* O gün Muhammed-i Hanefiye ve Abdullah b. Abbas gibi İmam Hüseyin’i seven kimseler, onun huzuruna çıkarak kendisini bu yolculuktan vazgeçirmek istediler.
* Aralarında geçen mülakattan sonra İmam Hüseyin, 82 kişiyle birlikte Mekke’den hicret ederek Kufe’ye doğru yola çıktı.
9- Kufe’den Bazı Haberler:
* Hicri 60, Zilhicce ayının 8’i, Salı günü, Müslim b. Akil, İmam Hüseyin’in mesajları doğrultu-sunda 4000 kişiyle, Kufe’ye gelmekte olan İbn-i Ziyad’ın Kufe’ye girişini engellemek üzere bir araya geldi. Ancak, vefasız Kufeliler, yavaş yavaş kenara çekilmeye başladılar. Müslim böylece, Kufe’nin sokaklarında yalnız başına garip kaldı ve ardından saklanmak üzere “Tav’a” adında yaşlı bir kadının evine sığındı.
* İbn-i Ziyad, korkudan aynı gece içerisinde halkı zorla mescide topladı, Müslim’i evinde barındıranı tehdit ederek korkuttu ve hemen Müslim’in bulunup yakalanması amacıyla ev ev her yerin didik didik aranmasını emretti.
* İbn-i Ziyad kısa sürede, Müslim’i evinde barındıran yaşlı kadın Tava’nın oğlu vasıtasıyla Müslim’in saklandığı yeri tespit etti ve Muhammed b. Eş’as başkanlığında 70 kişiyi, Müslim’i yaka-lamak üzere gönderdi. Bu grup, oraya vardığında Müslim teslim olmayıp onlarla çarpışmaya girdi. So-nunda Muhammed b. Eş’as, hile amaçlı, can güvenliği vaadinde bulunarak Müslim’i yakaladı.
* Müslim’e hiç mühlet verilmeden, hükümet konağının damında İbn-i Hamran’ın eliyle şehit edildi (Hicri 60, Zilhicce’nin 8’i ya da 9’u. M. 682) ve pak şehidin başı ile bedeni konağın damından aşağı atıldı. Ardından da Müslim’in kesik başı Şam’da bulunan Yezid’e gönderildi ve başsız bedeni ise Kufe sokaklarında darağacına asıldı. Böylece Müslim Kerbela olayında Haşimî kabilesinden ilk şehit edilip kesik başı Yezid’e gönderilen kişi oldu.
10- Mekke: Hicri 60, Zilhicce’nin 9’u, Arefe günü.
* İmam Hüseyin Kerbela yolculuğu boyunca 20’den fazla yerde konaklayarak ailesine, yaranlarına ve halka konuşmalar yaptı.
* Mekke’nin dışında İmam Hüseyin’in kafilesiyle karşılaşan “Ferezdak” adlı şaire İmam Hüseyin Irak’ı ve halkının durumunu sorduğunda Ferezdak şöyle dedi: “Onların gönülleri seninle ama kılıçları Beni Ümeyye’nin yanında.”
11- Irak: Hicri 60, Zilhicce’nin 14’ü, Pazartesi günü.
* İmam, Irak’tan dönmekte olan Bişr b. Galip’le karşılaştığında oranın durumunu sordu. O şöyle dedi: “Onların büyüklerine çok fazla rüşvet verip heybelerini parayla doldurduklarından dolayı sana düşmandırlar, ancak halkın gönlü seninledir. Buna rağmen yarın onların kılıçları senin karşında harekete geçecektir.”
12- Hacir: Hicri 60, Zilhicce’nin 18’i.
* İmam Hüseyin adım adım Kufe’ye yaklaşıyordu. “Hacir” denilen bu konakta İmam, Kufe halkı için yazmış olduğu ikinci mektubunu, Müslim b. Akil’in mektubuna cevaben, Kays b. Musahhar’a vererek (bazı tarih kitaplarında bu mektubu sütkardeşi olan Abdullah b. Yektur’a verdiği yer almaktadır) Kufe’ye gönderdi.
* Bu mektup aslında, şahadetinden 27 gün önce Müslim’in, İmam Hüseyin’i Kufe’ye davet için yazdığı mektuba cevaben yazılmış bir mektuptu. Ancak bu mektup Kufe’ye ulaşmadı. Çünkü İbn-i Ziyad’ın askerleri Musahhar’ı yolda yakaladıklarında, düşmanın mektubun içeriğini öğrenmemeleri için Musahhar mektubu yırtıp attı.
* Kerbela’ya kadarki uzun yolculuk boyunca, İmam Hüseyin ve kafilesiyle karşılaşan herkes, kendisinden gitmekten vazgeçmesini istediler. Bu konakta İmam Hüseyin’le karşılaşanlardan biri olan Abdullah Adviyen’in benzer talebine cevaben İmam Hüseyin, “Allah’ın yazdığından başka bir şey olmaz” şeklinde buyurarak yoluna devam etti.
13- Huzeymiye: H. 60, Zilhicce’nin 18’i
İmam Hüseyin (a.s), bu konakta bir gün bir gece kaldı. Kimi tarihçiler, imam Hüseyin’in, kız kardeşi ile yaptığı mülakatın bu konakta gerçekleştiğini kaydetmişlerdir.
Hz. Zeynep, bu günün sabahı kardeşi İmam Hüseyin’in yanına gelerek ona şöyle dedi: “Kardeşim! Dün gece neleri işittiğimi söyleyeyim mi?”
İmam Hüseyin, “Ne işittin?” diye sorunca, Hz. Zeynep şöyle dedi:
“Gece yarısı ben çadırdan dışarı çıktığımda kulağıma şöyle bir ses geldi: “Ey göz! Gözyaşlarıyla dolmaya çalış, benden sonra bu şehitlerin üzerine ağlayacak kimdir?”
İmam Hüseyin ona, “Kardeşim! Allah’ın takdir ettiği gerçekleşecektir” dedi.
14- Zerud: Hicri 60, Zilhicce 21, Pazartesi günü.
Bu tarihte İmam Hüseyin’in kervanı Zerud denilen konağa gelerek, burada bir müddet konakladı. Bu konakta İmam Hüseyin, Züheyr ile karşılaşarak onunla konuştu. Sonunda Züheyr kendi kafilesinden ayrıldı, İmam Hüseyin’e katıldı, hanımı ve kafile ehlini evlerine gönderdi.
Beni Fezare ve Buceyle kabilesinden bir grup şöyle demişlerdir: “Biz Züheyr ile birlikte Mekke’den geliyorduk. Sürekli İmam Hüseyin’in kafilesinin durdukları konağı geçip daha uzak bir konakta dinleniyorduk. Ancak Zerud konağında İmam Hüseyin’in kafilesinin de konakladığı yerde durmaya mecbur kaldık. Biz yemek yerken İmam Hüseyin’in elçisi gelerek, uzaktan selam verdi ve Züheyr’e: “Ben Eba Abdillah’il Hüseyin’in yanından geliyorum, seni görmek istiyor.” Lokma elimizde kaldığı halde biz süre sessiz durakaldık. Züheyr’in hanımı olan “Deylem”, Züheyr’e, “Suphanallah! Pey-gamber evladı seni çağırıyor, birini göndererek seni istiyor olmasına rağmen sen hala duruyor, gitmek istemiyor musun? Gidip kendisini dinlersen ne olacak sanki?” dedi. Züheyr yerinden kalktı ve İmam Hüseyin’in yanına gitti. Aradan uzun bir zaman geçmeden, sevinçle ve güler yüzle dönerek hanımına, “Ben kendimi İmam Hüseyin’e feda etmeye ve onunla gitmeye karar verdim” dedi. Ardından hanımına bir miktar mal ve yiyecek vererek akrabalarıyla birlikte eve gönderdi. Ayrıca kafilesindeki insanlara, “isteyenin kendisiyle birlikte gelebileceğini” söyledi ve İmam Hüseyin’in kafilesine katılarak Kerbela’ya doğru yola koyuldu. Hanımı da onunla vedalaşarak, “Bu yolculukta sana hayır ve güzellikler dilerim. Ancak benim bu fedakârlığımı Hz. Hüseyin’in dedesine (Peygamber’e) anlat.”
15- Sa’lebiye: Hicri 60, Zilhicce 22, Salı günü.
* İmam Hüseyin, kafilesiyle birlikte geceleyin bu konağa ulaşır. Orada Abdullah b. Süleyman ve Münzir Esedi adlı şahıslar, Müslim b. Akil ve Hani b. Urve’nin, Kufe’de, İbn-i Ziyad’ın talimatıyla öldürüldüğü haberini İmam Hüseyin’e ulaştırarak, kendisinden artık Kufe’ye gitmekten vazgeçmesini ve geri dönmesini istediler.
Bu iki şahıs, daha sonra olayı şöyle anlatırlar: “Biz Zerud konağında Müslim ile Hani’nin şehit edildiklerini duyduk. Biz Sa’lebiye konağında İmam Hüseyin’in huzuruna vardık. Selam verip şöyle dedik: “Sana vereceğimiz önemli bir haber var. Sana ayrı mı yoksa cemaatin içinde mi söylememizi istersin?” İmam Hüseyin etrafına göz gezdirdikten sonra, çevresindeki herkesin fedakâr kimseler olduğunu gördü ve şöyle dedi: “Ben bunlardan hiçbir şey saklamam, açık söyleyin.”
Biz de ona meseleyi söyledik. İmam Hüseyin birkaç kez: “İnna lillah ve inna ileyhi raciun, Allah onlara rahmet etsin” dedi ve hemen Müslim’in çocuklarına dönerek onlarla istişare etmeye koyuldu. İmam, “Siz ne diyorsunuz?” diye sordu. Onlar, Allah’a yemin ederek, “şehit oluncaya ya da onların intikamını alıncaya kadar dönmeyeceklerini” söylediler. Sonra İmam ikimize dönerek şöyle buyurdu: “Onlardan sonra artık, dünya hayatının hiçbir değeri kalmadı.”
* Bu konakta İmam Hüseyin, Müslim’in 13 yaşındaki kızının yanına giderek şunu söyledi: “Bun-dan böyle ben senin baban ve Zeynep de annendir.”
* Tarihçilerin kayıtlarına göre; Müslim b. Akil’in şehadet haberi alındıktan sonra, dünyevi menfaatler için İmam Hüseyin’e katılmış olanlar, kafileden ayrılarak gittiler.
* Burada bazı kimselerle bir takım görüşmeler de yapılmıştır.
16- Zubale: Hicri 60, Zilhicce’nin 23. günü
* İmam Hüseyin Çarşamba sabahı Sa’lebiye konağından kafilesiyle birlikte yola çıkarak aynı gün Zubale konağına vardı.
* Burada Müslim ve Hani’den sonra, şimdi de Kays b. Musahhar ve Abdullah b. Yaktur’un şahadet haberi İmam Hüseyin’e ulaştı. Bunlar, İmam Hüseyin’in, Müslim’in davet mektubuna cevaben gönderdiği mektubunu Kufe’ye götürürlerken yolda yakalanmış ve İbn-i Ziyad’ın talimatıyla şehit edilmişlerdi.
* Müslim’i öldürmek istedikleri vakit, kendisi üç vasiyette bulundu:
1- Benim 700 dirhem olan borcumu ödeyiniz.
2- Benim cenazemi İbn-i Ziyad ve taraftarlarının elinden alın ve siz gömün.
3- İmam Hüseyin’e, Kufelilerin sözlerinden caydıklarını ve Kufe’ye gelmemesini söyleyin.
* Müslim’in bu vasiyeti de, Zubale konağında İmam Hüseyin’e ulaştı.
* İmam Hüseyin, isimleri geçen kişilerin şehadet haberlerini duyduktan sonra, bunu çevresin-deki sahabelerine ileterek onlara şöyle dedi: “İçinizden bizden ayrılıp gitmek isteyen varsa gidebilir. Bu durumda kendilerine hiçbir şekilde kınamada bulunulmayacaktır.”
* Tarihçilerin ifade ettiklerine göre söz konusu konakta, bu haber ve konuşmaların ardından, oraya kadar İmam Hüseyin’le beraber gelenlerden bazıları da çöllere doğru yönelip ondan ayrıldılar.
* İmam’ın kervanı o gece orada kaldı. Sabah olmadan önce İmam, tulumların suyla doldurulmasını istedi ve oradan ayrılarak Kerbela’ya doğru yola çıktı.
17- Akabet’ul Batn: Hicri 60, Zilhicce 25, Cuma.
* Bu konakta “Akreme” kabilesinden yaşlı bir adam İmam Hüseyin’in yanına gelerek: “Allah için Kufe’ye gitmemesini ve dönmesini” istedi ve ardından “Kufelilerin vefasız olduğunu, oraya gitmesinin, ok ve kılıçların arasına gitmek demek olduğunu” arz etti.
* İmam Hüseyin ise şöyle dedi: “Ey Allah’ın kulu! Senin söylediklerin benim için gizli kalmış şeyler değil ve ben biliyorum. Ancak, kimse Allah’ın takdirini değiştiremez.”
* Bu konakta İmam Hüseyin rüyasında, “kendisine bir grup köpeğin havladıklarını ve kendisine saldırdıklarını, köpeklerin arasından bir köpeğin diğerlerinden daha çok İmam’a saldırdığını” gördü. Bu rüyadan sonra, “Ben şüphesiz öldürüleceğim” dedi.
* Bu konakta İmam, dostlarına, yanlarına ihtiyaçlarından fazla su almalarını emretti.
18- Şeraf: Hicri 60, Zilhicce 26, Cumartesi.
* Bu konakta İmam’ın kafilesi, Hürr-i Riyahi komutasındaki Yezid’in askerleriyle karşılaştı. Bunlar, İmam Hüseyin’in Kufe’ye gitmesini engellemek için gelmişlerdi.
* Orada Hürr’ün askerlerinin suyu bittiğinden, İmam Hüseyin onlara su verdi.
* İmam Hüseyin, ilk kez Yezidî askerlere karşı bir konuşma yaptı. Ardından ezan okundu ve hep birlikte İmam Hüseyin’in arkasında namaz kıldılar. İkindi namazından sonra İmam tekrar onlara bir konuşma yaptı.
* Sonra “Zuhusem” adlı konakta İmam Hüseyin Hür’ün askerlerine tekrar bir konuşma yaptı. İmam Hüseyin onlara şöyle dedi: “Ben sizin gönderdiğiniz mektuplar sebebiyle ve beni davet etmeniz üzerine gelmiş bulunmaktayım.” Hürr, “Benim bunlardan haberim yok; benim görevim, sizi Kufe’ye Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına götürmektir” şeklinde cevap verdi. İmam Hüseyin’in onlarla konuşup dünyanın sürekli bir değişim içinde olduğundan söz ettiği yer de bu konaktı. İmam Hüseyin şöyle buyurdu: “Siz, hakla amel edilmediğini ve batıldan yüz çevrilmediğini görmüyor musunuz?” Bu konuşmasının devamında İmam’ın söylediği şu tarihi söz de yine buradan tarihe geçmiştir: “Şüphesiz ben şehadetten başka bir ölüm tanımıyor ve zalimlerle birlikte olan hayatı da zilletten başka bir şey görmüyorum.”
* İmam Hüseyin kafilesiyle birlikte ilerlemeye devam etti, Hür ve askerleri de onlara eşlik ediyordu. Bu şekilde “Beyza” konağına vardıklarında İmam Hüseyin tekrar onlara bir konuşma yaptı. İmam onlara şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Allah’ın Peygamber'i şöyle buyurmuştur: “Allah’ın haramlarını helal kılan, sözünden dönen, Allah Peygamber'inin sünnetine muhalefet eden, Allah’ın kullarına zulmeden zalim bir yöneticiyi görüp de onu söz ve ameliyle değiştirmeye çalışmayan kimse, Allah’ın azabına müstahak olur.” Ey insanlar! Biliniz ki, bunlar şeytanı takip edip Rahman’ın sözlerini dinlemekten yüz çevirmişlerdir. Allah’ın helallerini haram, haramlarını da helal kılmışlardır. Ben bu ortamı değiştirmeye herkesten daha öncelikliyim. Sizin mektuplarınız bana gelmiş ve siz daha önce bana biat etmiştiniz.”
* İmam Hüseyin, kafilesiyle birlikte harekete geçti, Hür ve askerleri de onlarla birlikte yol almaya devam ettiler. Ne onlarla savaşma izinleri vardı ne de İmam Hüseyin’i esir almaya yanaşabiliyorlardı. Bu tarihe kadar onlara verilen emir; “İmam Hüseyin ve kafilesinin geri gitmelerini engellemek, onlardan ayrılmamak ve başka bir yola yönelmekten sakındırmak” şeklindeydi.
19- Kasr-i Beni Mukatil: H. 61, Muharrem’in 1’i Çarşamba günü. (M. 683)
* Önceki konaktan bu konağa kadar, tarihçilerin kaydettikleri birkaç konak mevcuttur. Bu konaklarda İmam Hüseyin’in kafilesiyle birlikte durduğunu ve bazı olayların da meydana geldiğini belirtmişlerdir. Velhasıl bu yolculuk, 1 Muharrem’de, “Kasr-i Beni Mukatil” adlı konağa varıncaya kadar devam etti.
* İmam Hüseyin orada bir çadır gördü ve kime ait olduğunu sordu. Ubeydullah Cuhfi’ye ait olduğunu söylediler. İmam, İbn-i Mesruk’u bu adama göndererek, yardımcı olması için yanına çağırdı. Ancak o; “Kufeli askerlerin her tarafı doldurduklarını, bu yüzden elinden bir şey gelmediğini” ifade ederek İmam’ın yanına gelmedi. Ama İmam kalkıp onun çadırına gitti ve onu yardım etmeye çağırdı. O, İmam Hüseyin’e, “Ben, sadece senin yolunun saadete ve ahiret mutluluğuna sebep olduğunu biliyorum. Ancak ben şimdilik ölmek istemiyorum. Ancak benim bu atım çok işe yarar, onu sana takdim ediyorum “ dedi. İmam Hüseyin, bu sözlerinden sonra ona şöyle dedi: “Sen yardım etmiyorsan, artık sana da atına ihtiyacımız yoktur. Biz yoldan sapanlardan yardım istemeyiz…” İmam, burada iki vefasız kişiyle daha benzeri şekilde konuştu.
* Gecenin sonunda İmam Hüseyin, tulumların suyla doldurulmasını ve yüklerin bindirilerek yola çıkılmasını emretti.
Yola çıktıktan sonra İmam Hüseyin, süvari olduğu bir sırada “istirca” kelimesini telaffuz ederek Allah’a hamdetti. Oğlu Ali Ekber bunun sebebini sorduğunda İmam şöyle dedi: “Bir an gözüme uyku girdi ve ben, bir atlı süvarisinin; “bu kafile, eceline doğru ilerlemektedir” şeklinde konuştuğunu gördüm. Bunun ölümümüzü haber verdiğini anladım. Bu yüzden “inna lillah ve inna ileyhi raciun, bütün övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” dedim.” Ali Ekber: “Baba! Allah, senden bela ve kötülükleri uzak tutsun. Biz hak üzerine değil miyiz?” deyince İmam Hüseyin şöyle buyurdu: “Herkesin döneceği varlığa yemin olsun ki, biz hak yol üzerindeyiz.” Ali Ekber, “Biz hak yol üzerinde olduktan sonra, ölümden hiçbir korkumuz yoktur” şeklinde karşılık verdi. Bu sözleri söylediğinde, İmam Hüseyin ona iltifat etti ve şöyle dedi: “Allah sana hayır yazsın…” Yani bu sözlerinden dolayı Allah senden razı olsun.
* Hareket halindeyken sabah namazı vakti geldi. İmam Hüseyin ve beraberindekiler bineklerinden inerek sabah namazını kıldılar ve tekrar yola koyuldular.
* Hür, İmam’ı Kufe tarafına çekmek istiyordu. Ancak İmam ona bu fırsatı vermedi ve güneş batımıyla birlikte “Neyneva” denilen mevkiye ulaştılar. Aniden bir atlı gelerek, selam verdi ve Ubeydullah b. Ziyad’ın mektubunu Hürr’e verdi. Sonra Hürr İmam’ın yanına gelerek mektubu ona okudu. Mektubun içeriği: “Ey Hürr! Hüseyin’in önünü kes, onu korumasız, boş ve susuz bir alanda durdur ve onu sıkıştır... Ben gönderdiğim elçiye, emirlerimi uygulayana kadar seninle birlikte kalmasını söylemiş bulunmaktayım” şeklindeydi.
* Burada Züheyr İmam’a, “En iyisi daha sayıları artmamışken onlarla savaşmamızdır. Yoksa sayıları arttı mı artık onlarla savaşmak zor olacaktır” şeklinde öneride bulunduğunda İmam Hüseyin şöyle buyurdu: “Biz onlardan önce savaşa girişmeyiz.”
20- Kerbela: Hicri 61, Muharrem 2, Perşembe günü.
* İbn-i Ziyad’ın Hürr’e gönderdiği mektupta, “Onları sıkıştır ve yollarını daralt” şeklindeki talimatından sonra, İmam Hüseyin kafilesiyle birlikte bu şartlar altında Kerbela’ya ulaştı.
* Oraya yetiştiklerinde, İmam oranın adını sordu. Kendisine “Kerbela” şeklinde cevap verilince İmam Hüseyin şöyle dedi: “Allah’a yemin ederim ki, burası kerb (dert, keder) ve bela yeridir; bizim kanımız burada dökülecek ve burada defnedileceğiz. Bunu ceddim Allah Resulü söylemiştir.”
* Orada yüklerini indirdiler ve onların karşısında da Hürr’ün askerleri durdu. Böylece her iki grup da birbirlerinin karşısında çadırlarını kurdular.
* Hürr, İbn-i Ziyad’a gönderdiği bir mektupta, kafilenin Kerbela’da konakladığını söyledi.
* İmam Hüseyin H.60, Muharrem’in 2’sinde Kerbela’da şu sözü söyledi: “İnsanlar dünyanın kölesidirler ve insanlar için din; yemek ve yalamak için bir kâse hükmündedir. Onların işine yaradığı müddetçe onun etrafında toplanırlar, ancak belalarla imtihan edildiklerinde dindarlar çok azalır.”
* Bu tarihte İbn-i Ziyad, Ömer b. Sad’a, Peygamber ailesiyle yapılacak savaşın komutanlığını yapmasını teklif etti. Ancak Ömer b. Sad ilk etapta buna yanaşmadı ve bu sorumluluktan kaçındı. Ama bu sorumluluğu ret etmesi halinde, “Rey” şehrinin yönetimini kaybedeceğini anladığından söz konusu göreve razı oldu.
Kerbela: 3 Muharrem.
* İmam Hüseyin, yanındaki şehitler kervanıyla 2 Muharrem’de Kerbela’ya ulaştı. Ondan son-raki gün, yani 3 Muharrem’de de Ömer b. Sad, 4000 savaşçıyla Kerbela’ya gelip onlara yetişti ve şehitler kervanının kurdukları çadırların karşısında çadır kurdu.
* Ömer b. Sad, İmam’a bir elçi göndererek, “niyetinin ne olduğu ve hangi maksatla buraya geldiğini” sordu. İmam Hüseyin ona verdiği cevap olarak, “Sizin şehir halkınız bana mektup gönderdi ve sizin davetiniz üzerine ben gelmiş bulunmaktayım. Eğer benim gelişimden rahatsızsanız ben dönerim” şeklinde cevap verdi. Ömer b. Sad da çarpışmanın olmamasını arzuladığından dolayı, İmam’ın bu sözlerini İbn-i Ziyad’a ulaştırdı. Ancak İbn-i Ziyad, Ömer b. Sad’a cevap olarak şöyle yazdı: “Hüseyin ve arkadaşlarından, Yezid’e biat etmelerini iste. O zaman ben bu mesele üzerinde düşünürüm.”
Kerbela ve Kufe: Muharrem’in 4, 5 ve 6. günleri.
* Muharrem’in 4. gününde, İbn-i Ziyad Kufe’de minbere çıkarak, Muaviye ile Yezid’e övgüler yağdırdı. Yezid’in kendilerine göndermiş olduğu hediyelerden söz etti ve halkı İmam Hüseyin’in karşısında savaşmak için ayaklandırdı. Bu sözlerinde de, Kufe kadısı olan Şureyh’in fikirlerinden istifade etti.
* Pazar gününe denk gelen Muharrem ayının 5’inde daha önce İmam Hüseyin’i davet edenlerden biri olan Şebesi b. Rıb’i, İbn-i Ziyad’ın talimatıyla 4000 kişiyle birlikte Kerbela’ya gelerek hak cephesinin karşısında çadır kurdu.
* Böylece Muharrem’in 6’sına kadar, Kerbela’da toplanan Yezidî askerlerin sayısı 20.000’e ulaştı ve sonraki günlerde de bu askerlere takviye güçler katılmaya devam etti.
* Bu şekilde Muharrem’in 6’sında İmam Hüseyin kısa bir vasiyetname yazarak, bunu Kerbela’ya gelmemiş olan kardeşi Muhammed Hanefi ve diğer Haşimîlere gönderdi.
Vasiyetnamenin içeriği şöyleydi:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hüseyin b. Ali’den Muhammed b. Ali ve diğer Haşimîlere. Sanki dünya hiç olmamış ve ahiret ise hep var olagelmiştir. ve’s-Selam.”
ABNA.İR
--------------------------------------------------------------------------------
[1]-Tarih kitaplarının çoğu böyle yazmışlardır.
[2]-Taberi Tarihi, c.7, s.216-217- İrşad, s.200
[3]-İbn-i Esir, c.3, s.263-264 – Maktel, Harezmi, s.182
[4]-Maktel, Harezmi, s.186 – Maktel-i Avalim, s.54
[5]-Luhuf / 120
[6]-Maktel, Eb-i Mihnef
[7] Maktel, Harezmi, c.1, s.185 - Maktel-i Avalim, s.54
[8]-Taberi, c.7, s.221-İbn-i Esir, c.3, s.265
[9]-Maktel, Harezmi, c.1, s.188
[10]-Taberi, c.7, s.221 – İrşad/202
[11]-a.g.e / 271 - İbn-i Esir, c.3, s.265 - İrşad / 200
[12]-İbn-i Esir, c.4, s.10 – İrşad / 202
[13]-Bkz. Luhuf, Seyyid b. Tavus, s.53 ve 65
[14]-İbn-i Esir, c.4, s.15-16
[15]-a.g.e, s.16 – Taberi, c.7, s.258
[16]-Taberi, c.7, s.261
[17]-Maktel, Ebi Mihnef - Taberi, c.7, s.227 – İbn-i Esir, c.3, s. 9-17
[18]-Kısse-î Kerbela, s.132-144 – Muruc’uz Zeheb, c.3, s.60
[19]-Kısse-î Kerbela, s.166
[20]-Musir’ul Ahzan, s.42
[21]-el-İmam Hüseyin ve Ashabuhu, s.161 – Bu mektubun içeriğini “El-Bidaye ven-Nihaye, c.8, s.181’de bulabilirsiniz.
[22]-Kısse-i Kerbela, s.176 – Bihar’ul Envar’dan naklen, c.44, s.372
[23]-Bkz. Hayat’ul İmam Hüseyin, c.3, s.66 – Kısse-i Kerbela, Munferid, s.177-180
[24]-Kısse-i Kerbela, Munferid, s.181-185
[25]-Bkz. Taberi, c.7, s.294 – İrşad, Mufid, s.223
[26]-Bu şahıs, Sıffın Savaşında Muaviye’nin yanında yer alan ve İmam Ali’nin şehadetinden sonra Kufe’ye gelip yerleşen biridir.
[27]-Bu adamın söyledikleri ile 14. konakta işlediğimiz Züheyr’in söylediklerine dikkat ediniz. Bazı insanların nasıl hidayete erdiklerini ve bazılarının da nasıl hidayetten kaçtıklarına bakınız.
[28]-Maktel, Mukarrem, s.189
[29]-İslam literatüründe “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” yani, “Biz Allah’tan geldik ve yine O’na dönücüleriz” şeklindeki ayet cümlesine verilen isimdir istirca.
[30]-Taberi, c.8, s.407, Kısse-i Kerbela’dan naklen.
[31]-Tarih kitaplarına göre, Kufe’ye yakın olan bir bölge ismidir ve İmam Hüseyin’in şedit edildiği yer olan Kerbela’da bu bölge içerisindedir.
[32] -İbn-i Esir, c.4, s.51
[33] -İrşad, Şeyh Mufid, c.2, s.84
[34]-Bkz. Luhuf, s.35 – İsbat’ul Hudat, c.2, Keşf’ul Gumme, c.2, s.47 s.586
[35]-Bihar, c.44, s.383 – Tuhuf’ul Ukul’dan.
[36]-Taberi, c.5, s.409
[37]-İrşad, Mufid, c.2, s.84 – “Kısse-i Kerbela” kitabından
[38]-Taberi, c.5, s.411 – “Kısse-i Kerbela” kitabından
[39]-Maktel, Munferid, s.201. Kerbela’da Ömer b. Sad’ın komutasında bulunan ve şehitler kervanıyla savaşa giren askerlerin sayısı hakkında görüş ayrılığı mevcuttur. Bazıları, “Bu tarihe kadar (6 Muharrem) Kerbela’daki askerlerin sayısı 20 bine ulaştı” derken, Seyyid b. Tavus’un “Luhuf” adlı kitabında, İmam Sadık’ın Peygamber’den naklen bildirdiği rivayette; “Peygamber’in ümmetinden olduğunu söyleyen 30 bin kişi toplanacak ve kanını akıtacaktır…” ifadesi yer almıştır
[40]-Kamil’uz Ziyarat, s.75 – Kısse-i Kerbela, s.288
-------------------------------
ABNA
Yeni yorum ekle