Amerika'nın insan hakları ihlalleri-7
Amerika Anayasası, kişilerin hak ve hürriyetlerini teminat altına almaktadır. Bu hak ve hürriyetler, 1791 de anayasaya eklenen ve İnsan Hakları Beyannamesi adı verilen ilk on değişiklikte belirtilmektedir. Acaba bu cümle gerçekleri yansıtıyor mu? Hayır!! ....Nitekim Amerika başkanları ırkçı, acımaz ve hunhar kişiliklere sahiptiler. Bunun en bariz örneği Thomas Jefferson'du. Amerika'nın övünç kaynağı olan ve resmi Amerika'nın 2 dolar kayıt parasının ön yüzünde bulunan Amerika başkanı Thomas Jefferson Bağımsızlık Bildirgesi yazarlarından biriydi. Jefferson insan hakları ve eşitliklerden söz ediyordu. Fakat insanlığın yüz karası köleci biriydi. Thomas Jefferson altı yüzden fazla köleye sahipti. Malikanesi Monticello'da çalışan köleleri evlendirip, onların çocuklarını da sabahın erken saatlerinden güneş batımına kadar çalışıyordu. Amerika'da insan hakları ve eşitlikten amacı, beyazların hakları ve eşitlikleriydi.
Bu ırkçı ve sömürgeci sistemde ırkçılık beyaz insanların iliklerine kadar aşılanmıştı. Amerika Hıristiyan tebliğ merkezleri ve gazeteleri de kızıl derili insanlarla siyah derili insanları potansiyel suçlu ve geri zekalılar olarak nitelendiriyor ve onların linç edilmesine meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlardı. Çünkü işlenen cinayetler ve zulümlere ikna edici kılıflar bulunmalı ve beyaz toplum insanı değerlerden soyutlanarak işlenen cinayetlere çanak tutmalı ve destek olmalı ve suç ortağına dönüşmeliydi.
Bu bağlamda 1900 yıllarında siyah derili Amerikalı masum insanlara yoğun karalama ve kişiliklerini terör süreci başlatılıp, fiziki terör şartları sağlanıyordu. Bu çağda Amerika'nın bir çok eyaletinde zenci insanların temel hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alma ve sınırlama yasaları çıkarıldı. Nitekim 1902 yılında siyahları aşağılamak ve kötülemek için " Saint Luis Hıristiyanlık merkezi" tarafından " siyah vahşi midir yakut Allah'ın tasviri mi?" bir kitap yayınladı. Bu kitapta zenci insanlar yeriliyordu. Bu bağlamda ırkçılığı kışkırtan diğer kitaplarda yazıldı. 1904 yılında Mississippi eyaleti valisi J.K.Vardaman da daha bir saldırganlaşıp, görevini devralmak için katıldığı and içme töreninde yaptığı konuşmada, siyah derililerin eğitim görmesinin sorunları daha karmaşık hale getireceğini, şartları daha bir vahimleştireceğini belirtip, siyah ırkının gün geçtikçe ahlaki açıdan daha bir çöküş yaşadığını, özgür siyahların köle siyahlardan daha tehlikeli ve eğitimli siyahların daha bir hain olduklarını, ileri sürüp, Amerika'ya egemen faşist ve ırkçı anlayışı ortaya koydu.
Mississippi eyaleti valisi Vardaman ayrıca bölge halkının bizzat suç işleyen ve sanık olan siyah derilileri cezalandırmaları gerektiğini söylüyordu. Edward Gardner Murphy adlı ünlü yazar ve romancı da 1904 yılında siyah derili insanlar vatandaşlık hakkının verilmesinin uygun bir girişim olmayacağını ileri sürüp, yazdığı çeşitli kitaplarında zenci insanları aşağıladı. Bu kitap ve roman eserlerini okuyanlar daha bir vahşileşip, siyah derili kadın, erkek ve çocuk avına çıkıyorlardı. Bu ırkçı ve aşağılayıcı çağrılar sofu Hıristiyan, hem beyaz ırkçı cinayet ve linç şebekesi Ku Klux Klan tarafından olumlu karşılanıyordu. Hunhar Masonik teşkilat olan Ku Klux Klan Şeytanı baş düşman ilan edip, şeytanı ayinlerinde lanetliyor ve Amerika ülkesini sözde Şeytandan kurtarmak için zencileri öldürüyor, acımasızca linç ediyor, dinsel törenle asıyor, onları Haç'a gerip, yakıyor ve evlerini ateşe vermiştir. Özel giysili ve maskeli Ku Klux Klan mensuplarının hedef aldıkları kara derili Amerikalıların evlerinin önüne geceleyin yanar haldeki haç dikiyor, yani caniliklerini din'le taçlandırıyorlardı
.
Amerika yöneticileri emekçi ve işçi kesimleri daha yoğun bir şekilde sömürmek için, beyaz işçilerle siyah işçiler arasında ırkçılık nefretini aşılıyorlardı. Nitekim bir çok sanayi bölgesinde veya limanlarda, zenci insanlar işçi ve hamal olarak çalıştıklarında beyaz işçiler tarafından saldırıya uğrayıp, linç ediliyorlardı. Amerika tüccarları ve iş adamları beyazları kışkırtıp, siyah derili işçilere karşı silah kullanmaya ve hatta katliam yapmaya teşvik ediyorlardı. Yani Amerika Anglosakson ırkçı anlayışı, Amerika beyaz topluluklarını ırkçılıkla zehirlemişti ve toplumsal gerginliklere sebep olmuştu.
Irk ayırımı -segregation - denilen resmi ideoloji ve politika hem federal, hem de eyalet yasaları nezdinde de 20. yüz yıla kadar sürdü, 1960'ların ikinci yarısındaki sosyal çalkantılarda ve "Civil Rights" yani "İnsan Hakları Hareketi" denilen mücadele sonucunda demokratik reformlarla hafifletildi, fakat hiç bir zaman sona ermedi, hele hele, beyaz nüfusun zihniyetinde ırkçı önyargılar ve ırk ayrımı toplumsal yaşamdan, çalışma hayatına, eğitim kurumlarına değin hiç sona ermedi. Fakat bu köleci ve sömürgeci düzen kendini korumak için zenci insanların din ve kültürlerini, insani ve manevi değerlerine saldırıp, onları yok ederek, siyah derilileri de Hıristiyanlaştırmaya çalıştılar. Nitekim Kuzey Amerika'daki siyah derili insanın yaşamında dindarlık, "Tanrı ve Teslis" inancı, bu inancın kurumsal dışa vurum aracı olan Kilise hem kölecilik aşamasında, hem de sonrasında önemli bir yer tutmuştur. Amerikalı siyahlar, beyazlara karşı özgürlük mücadelesinde Hıristiyanlığı kullandılar.
Nitekim Amerika zenciler dinsel müzikler bile besteleyip yarattılar.
Amerika'ya egemen düzen Afrikalı-Amerikalılara Hıristiyanlığı öylesine aşıladılar ki; zenciler Gospel –İncil- müziği bestelediler. Amerikalı siyahlar "Negro Spirituals" -sonradan Black Spirituals, şimdilerde African-American Spirituals- denilen beyazları da kucaklamış olan tamamen özgün bir dinsel müzik yarattılar. Bu müzik beyaz insanın Hıristiyanlığı ile kara derili insanın kuşaktan kuşağa tevarüs ettiği çeşitli öğelerin birleşmesi ve Kuzey Amerika'da yüzyıllar süren zenci yaşamının ürünüdür. Kutsal müzik sayılan, yedisinden yetmişine kadar istisnasız her Amerikalının bildiği en ünlü ilahi de Şeytana karşı kazanılan zafer kutsanır.004
Yeni yorum ekle