Irkçı İsrail'in terörizm temelinde kuruluşu-9

Soykırımcı İsrail rejiminin beka stratejisi kutsal terörizm ve terörizmin bir parçası olan insanlık dışı işkencelerdir. Dünya Siyonizm'iyle Yahudi ajansı ve ona bağlı terör örgütleri 1948 yılından önce ve de Irkçı İsrail rejimi 1948 yılından sonra ve özellikle 1967'den bu yana milyonlarca Filistinliğini en zor şartlarda yaşatmaktadır. İşgal edilen Filistin topraklarında beş milyonu aşkın Filistin Müslüman halkı hürriyet ve bağımsızlığını kaybetmiş vaziyette tutulmaktadır. Amerika, AB ve BM ile diğer uluslar arası güçler Siyonist Yahudi Devlet terörünün devam etmesini sağlayıp desteklediler ve desteklemektedirler. Filistinlilerin öldürülmesi, sürgün edilmesi, işkence edilmesinden sadece işe yaramaz üzüntü  duymakta ve Filistin halk kurtuluş savaşını etkisiz hale getirmek ve Filistinlilerin anti Siyonist direnişini kırmak için her türlü oyalama, tehdit etme ve komplolara başvurmaktadırlar. Günümüze kadar yüz binlerce Filistinli şehit edilip, işkenceden geçirilip, hapishanelerde çürütülmüş bulunuyorlar

.

Vahşi İsrail güvenlik güçleri 1967 yılından sonra da işgal ettikleri Filistin topraklarında özellikle Nablus, Ramallah, El-Halil ve Gazze'deki hapishanelerinde, Kudüs'teki Rus sitesi ya da Moskoviya olarak bilinen sorgu ve gözaltı merkezinde ve Yona, Ramle, Sarafand, Nafha gibi özel askeri hapishanelerde Filistinli kadın ve erkek ve çocuk tutuklulara inanılmaz işkenceler uyguluyorlardı. Sistemli dayak dışında, İsraillilerin kullandığı işkence türleri arasında; tutukluları buzlu suya sokma, gözleri bağlanmış olan tutuklunun üzerine özel eğitilmiş köpekleri saldırtma, vücudun değişik yerlerinde sigara söndürme, tırnakları ve dişleri sökmesi, cinsel tacizde bulunma, Filistin askısı denilen işkence yöntemiyle Filistinlileri el ve ayakları bağlanmış tarzda tavandan asma gibi yöntemler uygulanıyordu. Bu işkenceler sonucunda çok sayıda Filistinli tutukluda kalıcı sakatlıklar meydana geldi ve de  Görme ve işitme duyularını ve akli dengelerini yitirenler oldu. Bu fiziki işkencelerin yanında psikolojik yöntemler de vardı.

Siyasi tutuklular, kasten, İsrail ordusuna çizme, kamuflaj ağı, vb. malzeme imal etme işlerine koşuluyorlar, reddettiklerinde fiziki yöntemlere başvuruluyordu. Irkçı İsrail rejimi İran'ın şah rejimi döneminde Savak'ı ve Türkiye'de MİT'i eğitip, bu ülkelere işkence yöntemlerini ve işkence malzemelerini de ihraç ediyordu. Nitekim SAVAK-MİT-Mossad üçlüsü bölge ülkelerindeki anti emperyalist halk kıyamlarını ve özellikle İslami direniş hareketlerini veya sosyalist örgütleri tespit edip ortadan kaldırmak için çok boyutlu işbirliği yapıyorlardı. Trident anlaşması uyarınca bu örgütler ortak eylemler yapıyorlardı. Batılı devletler ile NATO ise bu militarist ve insanlık dışı girişimleri destekliyorlardı.

Filistinlilerin 1967-1977 yılları arasındaki işkencesi ve katliamı devam etti. soykırımcı İsrail rejiminin kutsal terörü ve kutsal işkencesi sürdü. Yalnızca 1987-1993 yılları arasında; Siyonist rejim askerleri tarafından bin 283 Filistinli öldürüldü. 130 bin 472 Filistinli de ağır yaralandı.  481 Filistinli sürgün edildi. 22 bin 88 Filistinli gözaltına tutuklandı. Filistin halkına ait 2 bin 533 ev gasp edilip Siyonist göçmen Yahudilere devredildi. Gözaltı ve tutukluluk sırasında kullanılan işkence yöntemlerinin hangi boyutlara vardığını ise bilmek de mümkün değildir. bilindiği gibi ırkçı İsrail rejiminin yönetim sistemi, terör ve işkenceyi yalnızca pragmatik bir uygulama olarak değil, bunun da ötesinde kutsal bir misyon olarak görmektedir. İsrail'in terörü, Livia Rokach'in ifadesiyle, "kutsal" bir terördür. Çünkü bu terör, Eski Ahit' ve muharref Yahudi dini kaynakları tarafından emrediliyor.

Nitekim I. Samuel kitabının 15. Babının başında ; "İsrail oğulları Ordularının Rabbi şöyle diyor: Amalek'in İsrail'e yaptığını, Mısır'dan çıktığı zaman yolda ona karşı nasıl durduğunu arayacağım. Simdi git, Amaleki vur ve onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür." ayet yer alıyor.

Siyonist Yahudi Hahamlara göre, bu gibi Ayetlerde adı geçen Hittiler, Yebusiler, Amalekler gibi kavimler, muharref Tevrat'ın yazıldığı dönemlerde Ortadoğu'da bulunan toplumlardır. Irkçı İsrail'in ılımlı siyasetçilerinden Amnon Rubinstein'a göre, İsrailli radikallerin kullandığı lisanda, günümüzdeki Araplar; Yebusiler ve  Amalekler  ya da Kenan diyarının Tevrat tarafından lanetlenen yedi kavminden herhangi birisidir...

Siyonist hahamlar tarafından ; Tesniye'de, "geride hiç bir şey kalmayacak şekilde" Amalek'i yok etmek üzere verilen emirler, doğrudan bugünkü Ortadoğu ve özellikle Filistinlilerle diğer Araplara yönelik olarak yorumlanmaktadır. Siyonist İsrail rejiminin bu kanlı ve işgalci savaşları da bu çerçevede anlaşılmakta ve bu savaşlarda bu "yeni Amalekler"e karsı insancıl davranılmaması gerektiği söylenmektedir.

Bu bağlamda Haham "Menachem M. Kasher" 1967 savasından sonra yazdığı bir makalesinde ; Tevrat'ın "onları sizin önünüzden yavaş yavaş azaltacağını ve yurtlarına sizi yerleştireceğim" seklindeki ifadesinin, İsrail'in Araplarla olan ilişkisini tarif ettiğini yazıyor.

Soykırımcı İsrail'in "Bar İlan Üniversitesi"nden çılgın ve kana susamış bir hamam olan "Israel Hess" ise daha da ileri gitmiş ve "Tevrat'ın katliam emirleri'dir" Başlığını taşıyan bir makalesinde: "Yahuva'nın Amalekler'e karşı girişilen savaşa bizzat katıldığını' iddia etmiş ve Filistin halkının katliamını meşrulaştırmaya ve dini kılıf bulmaya çalışmıştı.

Hz. Musa as'in insanı ve ilahi "On Emir"ini ayaklar altına alan Siyonist hahamlarla terörist İsrail yöneticileri insanlık dışı girişim ve politikalarını sürdürüyor ve bölgedeki Müslüman milletleri ve özellikle Arap milletlerini sürekli tehdit ediyorlar. Siyonist liderlerin oluşturdukları sözde dinci İsrail kimliğini , Muharref Tevrat ayetlerini çarpıtarak yorumlamakta, bu yoldan Siyonist Yahudi rejiminin  uyguladığı teröre teolojik bir meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar. İşte bu nedenle terör ve İsrail rejimi ikiz parçalar olarak birbirini tamamlamaktadır. Irkçı İsrail rejimi Siyonizm temelli resmi ideoloji ve kurumlarıyla ayakta kaldıkça, terörü meşru bir siyaset aracı olarak nitelendirip, sürdürecektir.

Bilindiği gibi dünya toplumu ve özellikle İslam alemi ve Ortadoğu milletleri İsrail'in Siyonizm ideolojisini güney Afrika'daki devrik ırkçı ve zenci düşmanı Apartheide rejimiyle eş tutmaktadırlar. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 10 Kasım 1975 tarihinde çıkarmış olduğu 3379 nolu kararıyla Siyonizmin bir tür ırkçılık ve ırk ayrımı politikası olduğunu tescil etmişti. Ancak daha sonra Amerikanın eski başkanı baba Georges Bush'un, Amerika'daki Siyonist Yahudi lobisiyle Merkezi Türkiye'de olan 500. Yıl Vakfı'nın özel gayretleri sonucu bu karar ilga edildi. Ne var ki bu tarihten öneki ve sonraki gelişmeler siyonizmin ırkçı niteliğini inkar edilemez biçimde ispatlamış bulunuyor. özellikle Filistin topraklarına yerleştirilmiş olan Siyonistlerde ırkçı anlayışın daha belirgin bir şekilde kendini gösterdiğini ortaya koymaktadır. Muhterem dinleyiciler gelecek program'da ırkçı İsrail rejiminin diğer terörist ve saldırgan girişimlerini inceleyeceğiz. 004

Yeni yorum ekle