İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)'IN HAYATI

İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)'IN HAYATI

Peygamber (s.a.a)'in ve masum İmamların hayatı, örnek insanların yetiştirilmesi ve onların diğer insanlara yol göstermesi ve örnek olması sebebiyle büyük bir sermayedir.

Kur'an-ı Kerim'de "Sizler için (Hz.) Peygamber de en güzel örnekler vardır." ayeti kerimesiyle, hayat verici mektebin öğrencilerine vermekte olduğu bir derstir. Allah (c.c) Hz. İbrahim (a.s)'i Hz. Muhammed (s.a.a)'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyti'ni ve onun takipçilerini insanlığın en güzel örneği ve beşeriyetin beğenisi olarak tanıtmaktadır. "Sizler için İbrahim de ve onunla birlikte olanlarda çok güzel örnekler vardır." Allah'a ve ahiret gününe inanları genel bir bakışla, "Onlarda sizler için çok güzel örnekler vardır." Ayeti kerimesiyle Kur'an-ı Kerim diğer bir ifadeyle bu hakikatten bahsetmektedir.

Aslında, bir düşünce mektebinin başarıya ulaşmasının önemli sebeplerinden biride, kendi taraftarlarının yetiştirilmesinde, kendisinin kabulleneceği bir olgu ve örneği tespit edip ve sunması gerekmektedir.
Bu olgu ve örnekler şahıs ve alamet mesabesinde, hareketin sebebi ve yönü, asıl kemale ve hedefe yardımcı olan direktif. hareket ve izlemleri yerinde olmalıdır ki o mektep taraftarlarının saparak uçuruma yuvarlanmalarını önelsin. (Bu direktiflerin sıratı müstakim üzere olması, takip edilen yolun doğruluğunun açık ve canlı bir göstergesidir.)

Kuran'ı Kerimin bu hakikate işaret etmesi, onun üstünlük ve yüceliğinin nişanesi olan, insanın yaratılış ve huy itibarıyla kahramanlık peşinde olduğunu ifade etmekte olan diğer bir delildir. Kur'an-ı Kerimin insanı hidayet etmek için ilahi vahyin bir kaynağıdır. İnsanın iniş çıkışlı hayatı da bu gerçeğe tanıklık ediyor. Her ne kadar tarihin her sahnesi halk tarafından seçilen ve övgüler yağdırılarak örnek bir zat olarak gösterilen şahıslardan boş kalmamıştır.

Ateizm mektepleri bile, bu önemli somut örneklerden, belirleyici unsurlardan ve onların tespit edilip sunulmasında hiç gaflete düşmemişlerdir. Materyalizm mektebi de, Marks, Lenin ve benzerlerini örnek olarak gösterildiğine şahit olduk.
Ama bizler Müslümanız. Kur'an bizdendir. "Sizler için Resulullah (s.a.a)'ta en güzel örnekler vardır." Ayeti kermesinin birinci derecede muhatapları bizleriz. Bu kadar önem verip, tasdik etmekle, kamil ve örnek olguların takipçiliği de bizler içindir denilebilir.

Buna rağmen bizim gözlerimiz ve kulaklarımız ve bilhassa yeni yetişen gençlerimiz başka şeylerle dolmuşlardır! Şüphesiz bu duygulu ve hassas (kahramanlık) ortamında Müslümanlar için bir boşluk ortaya çıktığı zaman tertemiz örnekler Yani Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Ali(a.s), Hz. Fatime(a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s) gibileri o boşlukta canlı olarak yer almazlarsa bu boşluk ayrı şeylerle dolacaktır ve başkaları uygunsuz olarak bu öneklerin yerini alacaklardır.

--------------------

- Ahzap/21.
- Mümtehine/4.
- Mümtehine/6.

-------------------------------------

boşlukta canlı olarak yer almazlarsa bu boşluk ayrı şeylerle dolacaktır ve başkaları uygunsuz olarak bu öneklerin yerini alacaklardır.
Bu parlak yüzlerin ve güzel örneklerin İslami ve Mezhebi toplumlarda bulunmamalarının sebebini hüner sahiplerinin genelinin o büyük zatların tanıtımını ve iftihar dolu hayatlarının gerçek bir şekilde yayılmasındaki tembellik ve kayıtsızlık ile zaaf mektebi değerlerinin o mübarek zatların vücutlarında canlanmasını ve onların taraftarlarının, onların vücudunda bu örnekleri görmelerine engel olmuştur.

Sevindirici bir olay (El-Belağ) teşkilatı bu güzel işe başladı. Hz. Peygamber'in ve masum İmamların (a.s) hayatlarını kısa ve açık bir dille Arapça yayınlanmıştır. Böyle bir işin zaruri ve yerinde olduğuna inanarak İslami Kültür ve İlişkiler Teşkilatı bu kitabı (çeşitli dillerde) yayınlamayı kararlaştırdı. Ümit ederiz ki yüce Allah (c.c) kabul buyurur ve İslam Ümmeti'nin bütün fertleri bilhassa genç nesli bu eserden yararlanırlar. Başarı Allah'tandır. İslami tebliğ teşkilatı kültürel yardımcısı.

ÖNSÖZ

Hamd ezeli ve ebedi olan Allah'a mahsustur. Onun selamı peygamberlerin sonuncusu Muhammed (s.a.a)'e ve onun seçkin Ehl-i Beyti'ne, gerçek ashabına ve kıyamete kadar onun sadık tabilerine olsun.
Nübüvvet evi, Risalet kaynağı, meleklerin uğrak yerleri ve vahyinin indiği, hidayet meşalesinin parladığı yer, elbette büyük şahsiyetler yetiştirmeğe, çok değerli meyveler ve armağanlar getirip, büyük önderler ve liderleri insani topluma takdim etmeğe daha layıktır.

İman meşalesinin yayıldığı, O yüce makamlara sahip olan ve hikmet konusunun fezaya yayıldığı ve Yücelerden süzülen pâk düşüncelerinin dalgalandığı bu ev ve bu hanedanın benzersiz kahramanlıkları olmasaydı, bu gün Müslümanlar için bir örnek, olmayacak ve cahillerle savaş meydanında, zulme karşı direnmek ve dünya müstekbirlerinin tuzaklarını boşa çıkartacak ve mustazafları büyük ve küçük tağutlarının zulmünden kurtaracak ve adalet isteyenlerin yollarını açacak kimse olmayacaktı.

Bu temiz ve mukaddes ev, kendisine karşı çıkanların İslam'dan saptığı bir evdir ve onlarla (Ehl-i Beyt) uğraşan hangi hakim ve sultan olursa olsun zarara uğrar ve ahirete Allah'ın azabı şiddetli ve azap vericidir.

Bu evin temizliğini ve mukaddesliğini alemlerin Rabbi üstlenmiştir. Hz. Peygamber (s.a.a) O evin temelini sağlamlaştırmış, İslam'ın ebedi ışığının tecelli ettiği ve insan kemalinin canlı örnekleri O evde sunmuştur.

Onlar bizim gibi sokaklarda yürüyen ve yiyip içen bizlerden farksız insanlardır. Ama işte bunlar hayatın bütün nesillerde, sahalarda ve bütün asırlarda canlı örnekler olmuşlardır; sağlam inançları iman gücü ve kudretiyle, ihlasıyla şahadet aşkıyla ve cömertçe mücadeleleriyle ortaya koymaktadırlar. Bunlar tarihin hiç bir yerinde benzerlerinin görülmediği sahnelerdir.

Bu yüce simalar zatlar gerçekten Allah'ın dünyadaki seçkin kulları ve evliyalarıdırlar. İlahi ilimde zikrolunduğu üzere onların gidişatı bu yol üzere olacak ve buna göre onları İslam ümmetinin liderleri, İslam'ın dininin muhafızları ve ilahi Risalet'in daimî şahitleri olacaklardır.
Ehl-i Beyt mektebinin ve bu evin yetiştirmiş olduğu büyük şahsiyetten biri olan İmam Muhammed Bakır (a.s) ın hayatını, aziz okuyucularımıza takdim etmek yine Dar-ut Tevhid'e nasip olduğu için mutluyuz.

Ümit ederiz ki O büyük zatın insani ve tevhidi değerlerle dolu hayatı, İslam davetçilerinin yolunda bir meşale olur ve O Hazret'in öğüt ve öğreticiliğiyle kalp ve düşüncelerini ışıklandırır ve bu sapmaların devamının kesilmesi ve Müslümanlar arasında ihtilaf yaratmağa çalışanların hile ve tuzaklarının kesilmesi için bir ön hazırlık olmasını ümit ederiz. O hile ve tuzakları hazırlayanlar İslamî bağlılıkların dağılıp kopması için ve gafletten uyanma düşüncelerini engellemek için bir an bile durmamaktadırlar.

Aziz okuyucularımız az da olsa o büyük zatları takip ederek Müslümanların büyük arzularının tahakkuk bulması için himmet kemerlerini bağlasalar...*Belağ teşkilatı.

İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)'IN DOĞUMU

Hicri 57 yılının Recep ayının birinde dünyaya geldi. Nübüvvet evi Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s)'ın doğumuyla sevinç ve neşeyle doldu. İmam Muhammed Bakır (a.s) bu ailenin ilk şahsıdır. Soyu İmam Ali (a.s)'a ve İmam Hasan'ın kızı Fatime (s.a)'ya ulaşmaktadır. Bu hatun hakkında İmam Caferi Sadık (a.s): Fatıma, İmam Hasan (a.s) çocukları içinde benzersiz bir sıddıkadır diye buyurmaktadır.

Buna göre Hz. Muhammed Bakır (a.s) Haşimi ve Alevilerden birisidir. İmam Muhammed Bakır (a.s) ömrünün üç yılından fazlasını büyük dedesi Hz. Hüseyin (a.s)'ın yanında geçirmiştir. Ve küçükken Kerbela'nın üzücü hadisesine yakından şahit olmuştu.
Şerefli ve aziz babası Hz. İmam Seccad (a.s)'ın İmamlık döneminde onun Risalet ve İmamet çehresinden yararlanıyordu. İslami ilimleri ve peygamberin miraslarını Babasından öğreniyordu.

Hz. Muhammed Bakır (a.s) ilahi Risalet'in yetişmiş ve ileride toplumun şer'i İmamlık ve liderliğini ilahi emirlerin üzerine üstlenmek amacıyla eğitilmiştir. Bu sebepten dolayı İmam Bakır (a.s) düşünce, saygınlık ve ahlaki yönden en üstün dereceye vardığı apaçık ortadadır.

Öyle ki, İslam ümmetinin fikri ve içtimai liderliğini babasından sonra üstlenmeği gerektiren şartları elde etmişlerdi.
Rivayetlerden anlaşıldığı üzere İmam Bakır (a.s)'ın ismi ve lakapları Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından verilmişti. Örnek olarak Hz. Peygamber'in sahabelerinden Cabir b.

-----------------------

- Bihar'ül Envar c. 46 Bab, Hz. Muhammed Bakır'ın Doğumu.

--------------------------------------------------------------

Abdullah Ensari tarafından naklolunan rivayete göre. "Hz. Peygamber birisiyle mülakat edeceksin, Ona Muhammed derler. O din ilmini tamamen açacaktır. Onu gördüğünde benim selamımı söyle"
Buna dayanarak Muhammed b. Ali (a.s) Bakır lakabını adlı. Bakır, yani: İlimde derin bilgi sahibi olmak ve onun zorlu hakikatlarını ve sırlarını çıkarmak ve bütün ilmin sırlarını bilen demektir, nitekim lügat kitapları da bunu söylemektedirler.

İmam Bakır (a.s)'ın Hz. Peygamber (s.a.a) yanında büyük bir önemi olduğu için ve Hz. Peygamber (s.a.a)'in ona karşı çok şiddetli sevgisi, olduğundan dolayı O'nun isim ve lakabını bile tayin etmişler ve çok yakın ashaplarından birisiyle ona selam göndermişlerdir.

Onların ikisinin arasında uzun bir zaman farkı olduğu halde bu söylenilen konuların hepsini dikkate almak suretiyle bütün insaflı okuyucularımız İmam Bakır (a.s)'ın İslam ve Müslümanlar arasında nasıl üstün bir makama sahip olduğunu çok açık bir şekilde anlayabilir. İlerideki konularda dini metin ve rivayetleri söz konusu ederek İmam Bakır (a.s)'ın şahsiyetini ve üstün makamını daha fazla açıklayacağız.

İmam Muhammed Bakır (a.s) ın Makamı Fikri ve Ameli

Güçleri toplumun rehberliği için, babası İmam Seccad (a.s) tarafından eğitilmişti ve bu eğitim toplumun rehberliğini yapmasında pratiğe dönmüştü, bu sebeple kendi asrındaki dost ve düşmanları, zamanın halkı içerisinde üstün ve büyük makama sahip olduğunu itiraf ediyorlardı. Bu münasebetle burada İslam toplumunun büyüklerinin. Bu Hazret hakkında söyledikleri sözleri hatırlatacağız. Şu noktaya dikkat çekmek istiyorum ki aşağıda adı geçen bu şahısların her biri kendine has düşünce ve inanca sahiptirler.

1 - Abdullah b. Atai Mekki diyor ki:

"Kendi asrında bilginler içerisinde hiç kimsenin ilminin Muhammed b. Ali el-Bakır (a.s) dan fazla olduğunu görmedim.

2- Muhiddin b. Şeref Nebevi diyor ki:

"O, tabiinin büyüklerinden biriydi. O üstün bir İmamdır. Herkes onun makamının üstünlüğünde aynı görüşe sahiptiler. Medine'nin fakih ve önderlerinden sayılan. Cabir ve Enes'ten rivayetler duymuştur. Ebu İshak, Etabın Ebu Rebbah. Amr b. Dinar-ı Ar'acı -ki ondan yaşlılardı- Zahri ve Rabia ve diğer bir gurup ve dini bilginler vb. Ondan rivayetler nakletmektedirler. Buhari Müslim ve başkaları da bu büyük İmam hakkında rivayetler nakletmişlerdir.
3- İbn-i Hammadi Hambeli: diyor ki:

--------------------------------

- Bu rivayet az bir farkla İrşadı Müfid, İbn-i Sebbağ'ın Fusul'ul Mühimme Tarihi Yakubi c. 3 Nur'ul Ebsar Seblenci Tezkiret-ul Hevas ibn-i Cevzi.
- İrşad-ı Mufid.
-El-İmam'us Sadık Vel- Mezahib'ul Erbaa c. 2.

--------------------------------

Ebu Cafer b. Muhammed, "Bakır (a.s) Medine'nin fakihlerindendir. Kendisine Bakır diyorlar. Çünkü ilmi yarmış ve onun aslını ve incisini tanımıştır.
4- Muhammed b. Talha Şafii diyor ki:

"Muhammed b. Ali (a.s) Bakır ilmi yarandır ve bütün ilimlere sahip biriydi. Onun bilgisi açıktır, ilim onunla yükselmiştir. İlim kanalı onun menba-ı vücudundan akmaktadır. Onun inci ve mücevher ilmi güzel ve güzelliktir. Kalbi saf ve ameli temizdir. Işıldayan ruhu ve güzel ahlakı vardır. Kendi vaktini Allah'a itaatle geçirmekte ve aynı zamanda takva sahibidir.

Allah'a yakınlık ve Peygamberlerin temizliği onun yüzünde okunuyor. Faziletler ve menkıbeler onda yarıştalar. İyi huylar ve sıfatlar ondan şeref kazanmışlardır.

5 - İmaduddin Ebul-Feda İsmail b. Ömer b.. Kesir diyor ki: "Ebu Cafer Bakır (a.s) tabiinin büyük ve yüksek mertebelilerinden biridir. O ilim, amel, şeref ve üstünlük bakımından meşhur çehrelerindendir. Bakır diye adlandırıldı. Çünkü ilimleri yarıyor ve ahkamı onlardan çıkarıyordu. O zikir, huşu ve tevazu ehli bir kişiydi. Nübüvvet sülalesinden ve aziz bir soya sahipti, Ebu Cafer tehlikeleri iyice biliyor ve çok ağlıyordu. Kavga ve tefrikadan daima kaçınırdı.

6- Cabir b. Yezidi Cufi O Hazret'in rivayet nakletmek istediğinde şöyle diyor:

"Bu hadisi vasilerin vasisi ve peygamberlerin ilimlerine varis Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s) bana beyan buyurdu."
Yukarıda geçen sözler İslam'ın büyük Ulema ve bilginlerinin bir kısmının Hz. Bakır (a.s)'ın azamet ve üstün makamını dikkate alarak anlatmaktadır. Ama İmam Bakır (a.s)'ın ilmi, ameli ve ruhi şahsiyeti ve halka karşı davranışları kendiliğinden muhtelif sınıftaki insanların O Hazret'in ilmi, takva ve ameli yönüyle üstün bir fazilete sahip olduğunu itiraf etmelerine sebep olmuştur.

Bu vasıflarla birlikte, gerçi böylesi hal ve hareketin İmamdan başkasında görülmeyeceği apaçıktır. Ancak yine de bunlarla yetinmeyip güvenilir metinlerle İmam, tanıtılmaya çalışılmıştır. Normalde bir şahıs, önemli, dini bir makama atandığında, İslam Şeriatı da direkmen onu tanıtmaya koyuluyor. Dikkat edilmesi gerekir ki, zamanın İmam ve rehberini tayin edecek nass; dinin hakiki vekilleri tarafından belirtilmesi ve seçilmesi gerekir. Başkaları tarafından değil.

Örneğin; Hz. Peygamber (s.a.a)'in kendisinin veya onun seçmiş olduğu kişinin söylediklerine halkın uymasını Yüce Allah farz kılmıştır. O kendisinden sonraki İmam ve rehberi tayin etmesi gerekir.

Her ne kadar İmam Bakır (a.s)'ın düşünce ve halkla karşılaşma tarzı onun İmam olduğunu ortaya koyuyor olsa da, kendisinden önceki İmamlar gibi resmen şer'i emir ve naslarla İmamlığa tayin edildiler. Bunu gösteren rivayetlerden bazılarını aşağıda okuyucularımıza sunuyoruz.
------------------------------

- Aynı senet. Şezaret'uz Zehepten c. 1 s. 149. naklen
- Aynı Senet Metalib'us Sual c. 2 s. 50. den naklen
- Bu senet El- Bidayet-ven-Nihayeden naklen c. 9 s. 309.

---------------------------------

1- Cabir b. Abdullah Ensari: Hz. Peygamber (s.a.a)'den sordu: Ali b. Ebu Talib (a.s)'ın soyundan gelecek İmamlar kimlerdir? Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdular:
"Cennet gençlerinin efendileri Hasan ve Hüseyin(a.s). Sabırlıların efendisi Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin) ondan sonra Muhammed b. Ali Bakır. Ey Cabir Sen O'nu göreceksin, ne zaman onun huzuruna varsan benim selamımı ulaştır.

2- Cabir b. Yezidi Cufi diyor ki: "Ben Cabir b. Abdullah Ensari'den şöyle işittim, diyordu; Allah (c.c) bu ayeti Peygambere indirdiğinde (Ey iman edenler Allah'a ve Resulü'ne ve sizlerden olan emir sahiplerine itaat edin) Hz. Peygamber (s.a.a)'den sordum Ey Allah'ın Resulü, biz Allah'ı ve Resulünü tanıdık ama emir sahipleri ki,

Allah ve Resulünün itaatları gibi itaati bizlere farz olan bu şahıslar kimlerdir.
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdu: Ey Cabir onlar benim halifelerim ve Müslümanların İmamlarıdırlar. Onların birincisi Ali b. Ebu Talib'dir ve daha sonra sırasıyla Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali'dirler.

3- İmam Sadık (a.s) babasından naklediyor:

Cabir b. Abdullah Ensari'nin yanına gittim ve eve girdiğimde ona selam verdim ve o cevap verdi ve sordu. Siz kimsiniz? Cabir'in o zaman gözleri görmüyordu, Muhammed b. Ali b. Hüseyin olduğumu söyledim. Biraz yakına gelir misin, yakına gittim o benim elimden öptü ve daha sonra ekledi. Allah Resulü sana selam gönderdi.

Allah'ın selat ve selamı, rahmet ve bereketi Allah'ın Resulü'ne olsun dedim ve sordum: "Konu neydi ya Cabir?"
Cabir dedi ki: "Bir gün Allah Resulünün yanında idim, Hz. Peygamber bana buyurdular. "Ey Cabir sen o kadar yaşayacaksın ki, benim çocuklarımdan Muhammed b. Ali b. Hüseyni göreceksin. Allah (c.c) ona hikmet nuru vermiştir. Benim selamımı ona ilet"
4- Osman b. Halid babasından naklediyor:

Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talip (a.s) hasta yatağında yatıyordu. Kendi çocukları Muhammed, Hasan, Abdullah, Ömer, Zeyd ve Hüseyin'i etrafına toplayarak onlara vasiyet etti, ki onun veliahtı Muhammed'dir.

Ona Bakır ismini (künyesini) verdi ve onların liderlik ve İmamlılıklarını ona havale etti.
5- Malik b. Ayun (Cüheni) diyor ki:

---------------------

- Bihar'ul Envar c. 46. Bab Mekarimul Ahlak'ı Bakır (a.s).
- İkmal'ud Din ve İtmam'un nime Şeyh Saduk s. 252
- Yenabi'ul Meveddet, İlzamun-nasip, İkmaludüdin ve İtmamun-nime.
- İrşad-ı Şeyh Mufid, İmam Bakır (a.s) ile ilgili bölüm s. 294.
- Bihar'ul Envar c. 46.
---------------------------

Ali b. Hüseyin oğlu Muhammed b. Ali'ye şöyle vasiyet etti:
"Evladım seni kendime veliaht ediyorum. Senden başkası benim veliahtlığımı iddia ederse, Allah (c.c) kıyamette onun boynuna gök kuşağından ateşli bir halka geçirecektir, Allah'a hamd et ve O'nun nimetleri karşısında O'na şükret

Zira nimet şükrettikçe bakidir. Ne zaman küfran edersen o zaman nimetler elden gitmiştir. Nimetlere şükretmek nimetleri elde etmekten daha hayırlıdır. "Eğer şükrederseniz nimetlerimi size artırırım ve eğer nankörlük ederseniz benim azabım şiddetlidir."

6- Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) şahadet anında oğlu İmam Hasan (a.s)'a şöyle buyurdular:
"Evladım, Allah'ın Resulü (s.a.a) bana emir buyurdular seni kendime veliaht seçip, kendi kitaplarımı ve silahımı sana bırakayım, nitekim kendileri beni veliaht olarak seçti ve kendi kitaplarını ve silahını bana teslim ettiler.

Bana buyurdular ki, sana söylüyorum sende bunları ölüm anında kardeşin Hüseyin'e teslim edesin" daha sonra mübarek kafasını Hüseyin (a.s) a doğrultarak buyurdu: Allah'ın Resulü buyurdular ki onları oğlun Muhammed b. Ali'ye teslim et ve Allah'ın Resulünün ve benim selamlarımı ona ilet.
Bu rivayetler şer'i nasların bir kısmıdır ki, Muhammed b. Ali'nin babasından sonra, İmamlığına delalet etmektedir ve O'nu kendi asrında toplumsal ve düşünsel merci olarak tanıtmaktadır.

İmam Bakır (a.s)'ın Yüce Kişiliği

Tertemiz İmam'ların hayatını araştırdığımızda defalarca bu noktaya değinmişizdir. Masum İmamlar fikri ve yaşantı tarzları ve kendi döneminin halkına karşı davranışları bir olmuştur. Onların arasında görülen tek şey ortamlarının muhtelif olmasıdır. Zira her zamanın kendine ha çeşitli toplumsal zorlukları ortaya çıkmaktadır. Rehberlerden her birisinin siyasi, toplumsal, psikolojik ve fikri ortamları farklıdır.

Masum İmam'ların Yüce kişilikleri arasında fark olması (konu ve mısdak hariç) onların tek bir membadan ileri gelen düşünceleridir. Masum İmamların isteği, Hz. Peygamber tarafından tayin edildiği için onların şahsiyet ve düşüncelerini tek kılmıştır. İmamları asıl birlik ve tek hedef üzerinde olduklarını Hz. Peygamber (s.a.a) İmam Hüseyin (a.s)a buyurmuş olduğu hadisin zımnında İmamet hattını beyan etmiş ve buyurmuştur:

"Ey Hüseyin, Allah Teala senin soyundan dokuz tane İmam seçmiştir. Onların dokuzuncusu, Onlar'ın kıyam edeni olacak. Onların hepsi fazilet ve makam yönünden Allah katında aynıdırlar"
İmam Bakır (a.s)'in kişiliğini tanıtmak için O büyük zatın çeşitli kişilik boyutlarını araştırmamız gerekir. Bu değerli ve ameli örnekler O Hazret'in yüksek makamını
----------------------------------

- Bihar'ul Envar c. 46 Kifayetul Eserden naklen s. 319.
- Bihar'ul Envar c. 42 s. 25 Keşful Ğumme fi Marifet'ul Eimme
-Usul-u Kafi c. 1 s. 305
- Yenabi'ul Mevedde, Kunduzu: Usul'u Kafi c. 1.
----------------------------

tanıtmaya ilaveten bize, onların yolunu takip etmemizde yardımcı olacaktır. O büyük insanların yolu, parlak hidayet bayrağını yeryüzü küresinde dalgalandırmışlardır.
İmam Bakır (a.s)'da gerçekten o bayraktarlardan birisidir.

İmam Bakır (a.s)'ın Manevi Kişiliği

Neden Peygamber'in Ehl-i Beyti her zaman sapıklar tarafından gerçek Nebilik hattında işkence ve eziyete maruz kalıyorlardı?
Denilebilir ki, tertemiz İmamların muhalifleri gerçekte Risalet ve onun düşünceleriyle muhalif edilen, hatta onları ortadan kaldırmak istemeleri onların gerçek Risalet ve vahyin hamilleri oldukları içindi.

Düşmanlar kendi sapık hedeflerine ulaşmak için fikri ve fıkhi yaşayış tarzını hatta kabirlerini mahvetmek için çeşitli çabalar harcadılar. Eğer İmamların elimize geçen ahlaki faziletlerinin denizden bir damla olduğunu söylesek asla abartmamışızdır. O büyük zatların parlak hayat ve geçmişlerinin çok az bir kesiti olabilir ancak. Bu konuda tarihi senetin az olmasının sebebi o yüce zatların kendi zamanlarında ki hükümetler tarafından gözetim ve takip altında olmalarıdır.

Onların eserlerini koruyan ilmi merkezler bile tarih boyunca geçmişte ve günümüzde çeşitli merhalelerde benzersiz darbeler yemişlerdir. Buna göre İmamların hayatıyla ilgili araştırma yapanlar tarihi senetlerin az olması nedeniyle İmamların her birinin kişiliğini tam olarak anlatmaları imkansızdır. Nitekim söyledik eksik olmasının sebebi de o büyük zatların devamlı takip ve göz altında olmalarıdır. Ama bununla birlikte İmamların ameli özelliklerini perakende olarak açıklayan rivayetlerden yararlanarak her ne kadar tam olmasa da onların canlı ve parlak hayatlarını (yaşantılarını) ortaya kayabilirsiniz.

İmam Bakır (a.s)'ın da manevi özelliğini, tarihi kaynakların sınırlı olmasına rağmen İmam Bakır (a.s)'ın derin ruhani özelliğini ortaya koyabiliriz.
1- İmam Sadık (a.s) buyurdular:

"Babam her an zikir halindeydi, onunla yol yürüdüğümde veya onunla yemek yediğimde O Allah'ı zikrediyordu. Halk ile konuştuğunda bile zikirden gafil olmuyordu. Onun dilinin hareket ettiğini ve La İlahe İllallah dediğini görüyordum. Babam bizleri topluyordu ve güneş doğuncaya dek zikre meşgul olmamızı emrediyordu, bizden okuması olana Kur'an okumamızı emrediyordu ve okuması olmayanlarında zikir etmelerini söylüyordu"
2- O Hazretin hadimi Eflah diyor ki:

Muhammed b. Ali (a.s) ile Kabe'ye doğru yola koyulduk Mescid-ül Haram'a girdiğinde gözü Allah'ın evine düştüğü anda ağlamaktı bir halde ses tonu yükseldi, arzettim; anam babam sana feda olsun. Eğer biraz daha sesinizi yükseltirseniz halk hepsi size bakacak Buyurdular:

-------------------------
- Bihar'ül Envar c. 46 bab Mekarim Ahlakihi ve Siretihi ve Fusul'ul Mühime b. Sebbağ.

-------------------------------

"Vay sana ey Eflah niçin ağlamayayım, şayet yüce Allah bu ağlama karşısında beni rahmetine layık görür de yarın kurtuluşa erenlerden olurum" Daha sonra O Hazret tavafını yaptı ve namaz kılmak için makamı İbrahim'e geldiler. Secdeden kafasını kaldırdığında secde yeri çok ağladığından ıslanmıştır.
3- Onun gecenin yarısında münacat ve ağlayıp sızlaması hakkında İmam Sadık (a.s) buyuruyor: Babam gecenin yarısında Allah'a ağlayarak yakarışlarında şöyle diyor:

"Emrettin ama ben itaat etmedim Nehyettin ama ben kaçınmadım. Şimdi ben senin bir kulunum ki senden özür diliyorum"
4- İmam Bakır (a.s) yatağa girmek istediğinde buyuruyorlardı: Allah'ın adıyla, ilahi ben kentimi sana teslim ettim ve sana yöneldim ve akıbetimi de sana bıraktım, senden korkarak ve sana ümitlenerek sana tevekkül ettim senden başka hiç bir sığınak ve kurtuluş yolu yoktur. İndirdiğin Kitaba ve göndermiş olduğun Peygamber (s.a.a)'e inandım ve daha sonra Hz. Zehra tespihini okudu.

Bu rivayetler O Hazretin Allah'la derin bir irtibatı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Buna ilaveten o İmamın yüce ruhunun ilahi sevgide kaybolduğunu ve her zaman ona yakınlaşmayı ve onun hak rahmet denizinden pay olmakta olduğunu göstermektedir. Bütün aza ve cevherleriyle alemlerin Rabbi'ne yönelmiştir, bu düzeyde bir yaklaşma, ancak Allah'ın seçkin kullarına mahsustur.

Fakat başkalarının bu makama ulaşmaları mümkün değildir. İmam Bakır (a.s)'ın hakla irtibatı o kadar derindi ki, onun bütün gamı, kederi ahiretle ilgiliydi diye özetlenebilir. O hazret, akıl ve kalp iklimini kendi eline almıştı. O hazretten naklolunan rivayetlerden birisi de abir b. Yezid-i Cufiye hitaben söylemiş olduğu sözlerdir ki buyuruyor:

"Ey Cabir, Allah'a andolsun geceyi hüzün ve ızdırapla sabah ettim Cabir arz etti: "Canım sana feda olsun sizin hüzün ve ıstırabınız neden dolayıdır?" Buyurdu: "Ey Cabir benim hüzün ve ızdırabım ahiret içindir. Ey cabir gerçek ve saf iman kalbe yerleşen kimse dünya ve dünyada olanlardan kesilir, dünyanın parlak renkli ziynetleri gerçekte boş ve anlamsızdır.

O ahiret evi ki, devamlı mümin insanın dünyanın aldatıcı ziynetlerine gönül vermesi ve kendi huzurunu onlarda araması doğru değildir. Bil ki dünyaya yönelen, ona sarılan insanlar, gafil, aldatılmış anlamazlardırlar ve ahirete inananlar imanlı kişilerdir. Amel ehli, zahit, ilim, dert ve düşünce ehlidirler, başkalarının yaşantılarında ibret alırlar ve hiç bir zaman Allah'ı anmaktan yorulmazlar...

Bil Ey Cabir. Takvalılar dünyaya muhtaç değillerdir çok az bir dünya malı onlara yeter ve masrafları çok azdır. Eğer bir hayır işi unutsan sana hatırlatırlar ve eğer iyi bir iş yaparsan, sana yardım ederler. Şehvet ve lezzetlerini arkalarına atmışlar ve Allah itaat

------------------------

- İki geçen senetler ve Keşf'ül Ğümme fi Marifet'il Eimme c. 3.

-----------------------------
etmeği kendilerine bir görev bilirler, kendi gözlerini sevdiklerinin iyilik ve muhabbetine dikmişler. Onlar Allah'ın velilerini sever, onları takip ederler.

İmam Bakır (a.s)'ın Ahirete şiddetli ve tekitle önem vermesinin benzeri peygamberler ve onların gerçek valihatlerinin dışında hiç kimse de bulunmaz İmamın Cabir'e hitaben buyurduğu fevkalade maneviyatlı bu sözleri kemale ve hidayete ermek isteyenlerin yol göstergesidir; öyle bir yol ki sadık dindarlar ahirete ulaşmak için bu yolla gittiler ve gitmek için ellerinde olan gücü ortaya koymuşlardır.

İmam Bakır (a.s)'ın Toplumsal Kişiliği

İmam Bakır (a.s)'ın toplumsal kişiliğinden maksadımız kendi İmamlığı döneminde İslam ümmetiyle davranış ve karşılaşma şekilleridir. Defalarca tekrarlardı, Masum İmamlar bir kitabın tekrarlanmış yaprakları gibidirler, düşünce ve amelde birdirler. Bundan dolayı çeşitli olaylarla zaman ve ortama göre birbirlerinden farklı olmuşlardır.

Bu bölümde Hazretin kendi asrında halkla ilgili toplumsal faaliyetlerine değineceğiz.
a) İmam Sadık (a.s) buyurdular:
"Bir gün babamın yanına vardım Babamın Medine halkının fakirleri arasında 8 bin dinarı taksim ettiğini gördüm. Ve 11 nüfuslu bir ailenin hepsini kölelikten azat ettiğini gördüm"
b) Hasan b. Kesir şöyle naklediyor:
"Ben Ebu Cafer Muhammed b. Ali (a.s)'ın yanına giderek kendi fakirliğimi ve kardeşlerimin bana karşı yaptıkları cefaları Ona şikayet ettim. O Hazret buyurdular:
Senin zenginliğinde seninle ve fakirliğinde seni terkeden kardeş ne kötü bir kardeştir.
Daha sonra kölesine emir verdi küçük bir kiyse getirdi ve onun içinde yedi dirhem vardı bana vererek buyurdu al bunu, bittiğinde bana haber ver.
c) Ömer b. Dinar Abdullah b. Ubeyd diyorlar ki, Muhammed b. Ali (a.s)'ın yanına her gittiğimizde O bize hediye, para veya elbise, bunu siz gelmeden sizin için ayırmıştım." buyuruyordu.

d) Süleyman b. karan diyor ki: "Ebu Cafer Muhammed b. Alı (a.s) bazen 500, 600 veya 1000 dirhem ödünç olarak bize bağışta bulunuyordu. Ve hiç bir zaman kardeşlerine göndermekten veya görüşme talebinde bulunanlara hediye vermekten yorulmuyordu."

e) Selsi (O Hazretin kadın kölesi) şöyle anlatıyordu: Hazretin kardeşleri ve dostları onun evine geldiklerinde onları iyi yemeklerle ağırlayıp onlara güzel elbiseleri hediye vermeden geri göndermezdi. Ben ise ona. Efendim birazda bunlardan sizde alın diyordum. O ise, dostlara ve kardeşlere hediye vermedikçe bu dünyanın hiçbir iyiliği olmaz. Daha sonra Selemi ekleyerek diyor ki; "O Hazret 500,600 veya 1000 dirhem dostlarına hediye veriyordu.

---------------------------
- Miftah'ul Mesail.
- Tuhaf'ul Ukul.
- Bihar'ül Envar c. 46 bab Mekarim-ü Ahlakihi ve Siretih.
- İrşad-i Mufid Fezail-u İmam Bakır (a.s).
- Geçen kaynak ve Menakib-i Al-i Ebu Talip, c. 3.
- Geçen iki kaynakla birlikte Bihar'ül Envar, c. 46.
-----------------------------
İmam Bakır (a.s) din kardeşleriyle oturmaktan hiç bir zaman rahatsız olmazdı ve buyururlardı; kardeşinin seni ne kadar sevdiğini bilmek istiyorsan kendinin Onu ne kadar sevdiğine bak.

Hiç bir zaman Onun evinden dilenci kelimesi işitilmedi. Buyururlardı. Onları en güzel isimleriyle sesleyin.
Bunlar O Hazretin halka karşı çeşitli üstün davranışlarının bazı örnekleridir.
Bu örnek davranışının gerçek değerinin, şu noktayı aziz okuyucuların dikkati nazara almaları ile anlaşılması mümkündür ki, İmam Bakır (a.s) maddi ve ekonomi bakımdan fazla zengin bir durumda değildi.

Nitekim İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyurmuşlardır:
"Babam kendi ailesinde herkesten daha fakir ve herkesten daha fazla masrafı vardı.
Buna göre İmam Bakır (a.s)'ın benzeri cesaretleri ve o büyük zorlukları aşması gerçekte onun büyük bir servete sahip olduğundan değil, bilakis Hazretin bütün bu işleri sınırlı ve az bir varlıkla yapmış olmasındandır. Ama o büyük zatın görüşüne göre fakirlik hiç bir zaman insanı böyle işleri yapmaktan alı koymamalıdır.

İmam (a.s) bu davranışlarıyla halka musallat olan yoksulluk sıkıntısını azaltmak, özellikle zalim hakimlerin baskıya dayalı siyasetlerinden dolayı halkın geneline ve bilhassa Ehl-i Beyt (a.s) taraftarlarına yüklenen zorlukları en asgari düzeye indirmekti.

Bu konuda o Hazretin en üstün sloganı büyük babası Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bu güzel sözü idi, şöyle buyurmuşlar: "Bu zor iş üç şeydir: Mal ve servette dostlarla birlikte olmak, insanın din kardeşinin kendisi üzerinde olan haklarını ödemesi ve her an ve her işte Allah'ı anmak.
İmam Bakır (a.s)'ın, mümin taraftarlarına en güzel davranış örneklerini öğretmeyi çok isterdi, Hazretin öğütlerinden bazı örnekler:
Dünya ve Ahirette üç şey iyi sayılmaktadır:

1- Sana sitem edeni affetmen.
2- Seninle dostluk ilişkisini kesen biriyle bağlılık oluşturmak.
3- Bilinçsizlik yüzünden sana kötü davrananlara sabırla davranmak.

Kim Müslüman kardeşine yardım etmezse veya onun ihtiyacını gidermek için -ister giderilsin ve isterse giderilmesin- çalışmazsa öyle muhtaç bir hale düşer ki ondan hiç bir fayda göremez üstelik büyük bir günaha da düşmüş olur. Allah'ın rızasını kazanmak için her kul malını harcamakta cimrilik yaparsa onun kaç katını Allah'ın hışmı için masraf edecektir.

--------------------------
- A'yan'uş Şia, c. 4, s. 12.
- İrşad-i Şeyh Müfid.
- Tuhaf'ul Ukul, aynı kaynak.

--------------------

Hazretin En Üstün Ahlaki Yönlerinden Birisini Hatırlatalım
Hıristiyanlardan birisi Hazret'e çirkin bir söz söyleyerek. Şöyle dedi:
H-Sen Bakara mısın? (öküz)

İ-Buyurdu ben Bakırım (yani ilmi ayıran).
H- Sen aşçı bir kadının oğlusun. Buyurdu: Evet annemin mesleği aşçılıktı.
H- Sen siyah ve kötü bir kadının oğlusun.
İ-Buyurdu: "Eğer sen doğru söylüyorsan Allah seni affetsin.

Bu Hıristiyan kişi İmam Bakır (a.s)'ın azamet ve üstünlüğünü ve kendi hak dininde sabit olduğunu görünce O Hazretin huzurunda Müslüman oldu.
İmam Bakır (A.S)'ın Fikir Hazineleri
Masum İmamlar (a.s)'ın her birinin yaratılış özelliklerinde bulunan şartlar ve sebepler ilahi dinin gerektirdiği bir şekilde onun ameli ve fikri çerçevesi içerisinde bulunmaları o büyük zatların her biri üstün İslami dereceye ve kişiliğe sahip olmalarına sebep olmuştur.

Buna göre masum İmamlar her zaman fikri ve ameli faaliyetlerde İslam risaletinin ve kutsal ideallerinin gerçek takipçileridirler bunun için hidayetçi İmamlar hakkın gizli olan sırlarının gerçek barınaklarıdırlar. Başkalarına davranışlarında ve iş bakımından ilahi Şeriatın canlı örnekleridirler.

Daha önce hatırlattığımız gibi İmamların bazıları ya direkmen Hz. Peygamber (s.a.a)'in eli altında yetişmişler, Hz. Ali (a.s) gibi. Kendisi Hz. Peygamberin eli altında yetiştiği gibi diğer İmamlar da İmam Ali (a.s)'ın veya kendisinden önceki bir İmamın terbiyesi altında yetişmişlerdir. Ama o büyük zatlar ilmi yönden böyle değiller.

Çünkü İmamların her birinin ilmi yönden de kendisinden önceki İmamdan aldıklarına ve kendisinden önceki İmam tarafından özel terbiye edilmelerine ve eğitilmelerine rağmen, her asrın, her zamanın ve her ortamın kendine özel ilmi ve fikri zorlukları vardır. İmamlar (a.s) yaşantılarında bu gibi değişik ortamların etkisi altında kalmışlardır.

Kendi ilmi yeterliliklerinin yanı sıra bir önceki İmamdan almış oldukları ilimden de yararlanmışlardır. Diğer bir deyimle İmamların her birinin ilmi iki unsurdan kaynaklanmaktaydı.
1- Kendisinden önceki İmamlardan aldığı bilgiler.

2- Kendi asrının değişik ortam, şartlar ve hadiselerinden elde edilen tecrübeler.
Bu gerçek, bir çok hadiste açıklanmıştır. Ve o Liderlerin hayatlarında pratik olarak görülmektedir. Tarih boyunca bir konuda dahi ister dini ve ister ilmi konularda olsun İmamların her hangi birine, her ne soru yöneltilmişse onlar cevabını vermişlerdir.

----------------------
- Menakibi Al-i Ebu Talip c. 3, A'yan'uş Şia, c. 4.

------------------

Temiz ve tahir İmamlar kendi hayatları boyunca hiç bir konuda yanlış veya hata yapmamışlardır.
İmam Bakır (a.s)'ın mümtaz ilmi yapısını ve O Hazretin üstün düşüncelerinin örneklerini vermeden önce bu noktaya değinmemiz daha uygun olur. İmam Bakır (a.s) fikri konularda çok derin düşünceli idi. Akide, fıkıh.

Tefsir, Hadis ve diğer bütün ilimlerde üstün bir bilgiye sahipti. Kendi asrında yaşayanları, gelecek nesilleri hayrete düşürecek ilmi bir dereceye mazhar olmuştu. Abdullah b. Ömer b. Hattab'tan birisi bir soru sordu, Abdullah ona cevap vermedi ve o şahsı İmam Bakır (a.s)'a gönderdi ve o gencin yanına git dedi. Ve ondan sor beni de Onun verdiği cevaptan haberdar et.

O şahıs İmamın (a.s) yanına yaklaşarak sorusunu sordu ve acele cevabını aldı Abdullah'ın yanına dönerek cevabı ona da anlattı. Abdullah o kişiye yönelerek, onlar bilgin ve alim bir ailedendirler diye söyledi.
Abdullah b. Ata-i Mekki diyor ki:

Hiç bir zaman hiç bir alimi Muhammed b. Ali'nin karşısından başka, diğer bir alimin karşısında kendini o kadar hakir ve aşağı gördüğünü görmedim. Ben kendim şahit oldum ki hakem b. Uteybe halkın gözünde o üstün makam ve mertebeye sahip birisi, olmasına rağmen Muhammed b. Ali'nin karşısında, kendi hocası karşısında diz çöken çocuklar gibiydi.

Yukarıda O Hazretin üstün ilmi özellikleri hakkında ilim ve irfan ehlinin bazı düşüncelerini naklettik.
Burada O Hazretten hatıra kalan kendilerinin değerli hazinelerini sunacağız inşaallah. İbret almamıza kendi inanç ve düşüncelerimizin düzelmesine ve fazilet dolu bir toplum olmasına vesile olur.

1- Ömer b. Ubeyd - Maturidi mezhebin liderlerin den birisidir - İmam (a.s)ı denemek amacıyla O Hazretten şöyle sordu: "Canım sana feda olsun Allah'ın (c.c) bu ayetten maksadı nedir ki buyuruyor "O kafir olanlar görmediler mi kapanan gök ve yeryüzünü biz açtık bu ritk (kapatmak) ve fıtk-(açmak) ne demektir? İmam (a.s) buyurdular: Gökyüzü kapalıydı yağmur yağmıyordu.

Yer yüzü kapalıydı hiç bir yeşillik ondan yeşermiyordu. Allah (c.c). gökyüzünü açtı, sonra yağmur yağdı ve yer yüzünü açtı, sonra yerde otlar yeşerdi. Ömer bunu işitince sustu ve hiçbir söz söylemedi, başka bir zaman, tekrar İmam (a.s)'ın huzuruna gelerek şöyle dedi: Canım sana feda olsun bu ayet ayet yazılacak hakkında beni aydınlatınız. (Benim gazabıma tutulanlar helak olacaklar) İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Ey Amr, bu ayetteki gazaptan maksat azaptır, bunlar Allah'ın yaratıklarıdırlar ki bir hadiseyi gördüklerinde rahatsız oluyorlar ve hırslanıyorlar aynı şekilde olayların meydana gelmesiyle durumları değişir, sevinç ve hırslanmanın

-----------------------

- Menakibi Al-i Ebu Talip c. 3 ve Ayan'uş Şia.

Yeni yorum ekle